bir kalenin içindesin
denizin ortasında bir kale
hapsedilmişsin
demir parmaklıklar sarmış etrafını
arada bir parmaklıklardan çıkıp nefes almana izin vermişler
yüzmeyi bilmiyorsun
onlar da zaten buna güvenmişler.
hiç atlamayı denememişsin de
o kale senin için çaresizliğin simgesiymiş
denizse özgürlüğün.
özgürlüğe kulaç atmak aklına dahi gelmemiş.
atlasan ölecekmişsin
bakmışsın
bakmışsın da görmemişsin.
sana özgürlüğü tattıracak olan hakikat ölümünmüş.
hakikatten kaçmışsın hep.
baş da kaldıramamışsın
korkmuşsun, zaten incinmişsin de. kırgınsın.
susmuşsun hep
başını eğmişsin
eğdiğin başın dışarı çıktığında gökyüzüne dahi bakamaz olmuş
çünkü kendini o esarete sen teslim etmişsin.
seni esarete mahkum edenlere sen boyun eğmişsin.
o kaleye seni mahkum eden de senmişsin.
hakikat sarmış etrafını
ama
ama sen gözünün önünü görememişsin.
yazık bana demişsin
yazık değil yazıklar olsun sana.