İnanmıyoruz elbet. Geldiğiniz noktanın önünde bomboş beyaz bir sayfa varsa ve siz o deftere yazmayı daha önce hiç hayal etmemişseniz, belirsiz olmayan tek şeyin pekala yaşayacağız belirsizlik olduğunu bilirsiniz. Biliriz. Tüm kelimelerin sustuğu bir noktaya gelirsiniz. Diğer cümleler bitmiştir. O defterler kapanmıştır. Virgül koyup devam edeceğiniz bir satır bile yoktur ama yarım kalan çokça kurgu vardır. Hayat öğretir o deftere bir şeyleri yazmayı ama değil mi? Belki büyük boyutlarda yazmayı öğretir. Arada uzun boşluklar olacak şekilde. Belki de çok şey sığdırın diye küçük küçük. Bazılarının yazıları güzel olur. Herkes anlar. Bazılarının yazısı kargacık kurgacık. Anlaşılması, bilinmesi zor olsun diye. Hayatın kalemi elimize vererek bize sağladığı özgürlük; nasıl yazacağımıza karışması, kötü bir kalem vermesi, silginin işlev görmemesi ve silgiyle silmeye çalıştıkça yıpranması ile bıçak darbelerini yiyor. Bazı küçük olaylar büyük şeylere sebep oluyor.
Afrika'da hangi küçük kelebeğin kanat çırpışı bizim hayatımızda kasırgalar yaratıyor bilmek zor ama işlerin böyle yürüdüğünü kestirmek hayli basit. Zaten bomboş bir sayfada durmuş birine çevreyi suçlamak kolay gelecektir, doğru. Ama olan oluyor.
Karanlık bir yanı var beyazın ama değil mi? Ne saçma diyeceksiniz. Boştur beyaz. Karalanmamıştır. Belirsizliktir. Her aydınlık timsali seni aydınlatmaz, bazen de bulandırır. Bu o tarz bir karanlık. Ancak iki üç cümle yazmaya cesareti olan bir roman yazabilir değil mi? Bu cesaretin kaynağı nedir peki? Önceki zamanlardaki tutkuların değil mi? Onları rafa kaldırmak ve karşı raftan yeni bir defter alıp yazmaya başlamak üzere olduğumuz noktalar hayatın dönüş noktalarındandır. Olmak istediğin yer başkası için rezerve edilmiştir. Kurguların bir yerde gerçeğe dönüşüyordur ama sana bir rol düşmemiştir. Kıyısından geçemediğin düşün kayalıklarına çarpan dalga sesleri eşliğinde elinde çelimsiz bir kalemle kaldığın noktada yazmakta özgür olduğun (!) şeyleri yazarken yeni kurgular elbet başlayacak ve sesini unutturacak sana dalgaların, bakarsan idrak edip duyacaksın.
O sayfalara tek tek dahil ettiğin her şeyin başkalarının kalemleri ile gerçeğe dökülürken aldığı değişimler eğreti gelecek. Zor olacak ama bu defter de vadesini dolduracak. İşler kanat çırpışına kalacak, evet. Öyle tüm dünya suçlu sen haklısın bahanelerinden uzakta. Belirli bir dengede ama. Hem o bilinmeyen kelebeğin kanat çırpışında hem de senin ilerlemek için kullanman gereken kanatlarını, rüzgara karşı atılmış gövdenle hareket ettirmeye çalışırkenki çırpınışların kastım.
Dengeli ve belirsiz. Hayatı bu iki kelime arasında tartmak hayli olumlu sonuçlar verir anlama çabamıza. Belki bugünkü isyanların yarınların coşkulu naralarıdır, bilmek güç. Yine ne de olsa insan istiyor ki kurguların karşına çıksın. Karşında olmasın. Seyirci değil, oyuncu ol. Hüzünlü cümlelere rastlıyorsun sonra. Tüm sustukların çığlık atıyor ve sessiz kalan kelimeler sadece senin başının etini yiyor. Olmayan olmayınca, olacak olanlar senin kafanda yarattıklarından ne kadar üstün, hangi yanlarıyla noksan bilmiyorsun. Bilmemelisin hayata göre zaten. Bu olan her şeyin hikayesi. Tüm olanların basit ve asla yeterli olmayacak izahı.