Tapuya karşılık para. Şerefime karşılık haysiyetsizlik. "Satmadığın bir şerefin kalmıştı ulan ibine! " diyerek kendimle çetin bir mücadeleye girişmiştim. Aniden, sol elimi para dolu çantaya soktum. Ruhum maddiyata ben kendime beyaz bayrak salladım, barıştık. Para gerçekten de her kapıyı açarmış. Kendimle tutuştuğum ömürlük kavga bitmiş, liseden beri sadık yoldaşım olan kamburum düzelmişti. Hayali pelerinimi savurarak yokuş aşağı gururla yürüyordum. Keyfim tıkır içim kıpır. Yıllardır ağzımı yüzümü parçalayan, sövmekten kendimi alamadığım ayaz bile bahar esintisi gibiydi. Bir hamam böceğini bile sevebilirdim şimdi.

Parayı türlü kolpalarla aldığımı ve hangi amaç için kullanacağımı hatırlayınca neşem dandik bir balon gibi söndü. Pelerinim beni terk etti, kamburum belirginleşti, ayaz tekrar keskinleşti ve hamam böceği midemi bulandırmaya başladı. İnsanın en büyük düşmanı yine kendisi. "Ne var yani iki dakka mutlu olsaydım? Kendine mutluluğu çok mu gördün göt herif? " diyerek kendimi payladım.

Son yokuş tırmanışını da başarıyla tamamladıktan sonra nenemin evinin önünde beni karşılayan polis arabasını görünce, nabzım kıçımda atmaya başladı. Vücudum havanın eksi bilmem kaç olduğundan habersizmişçesine ter atıyor. Ellerim su içinde para çantası ha düştü ha düşecek. "Daha paraya elimi sürmedim bu ne hizmet aşkı lan! " diye söylenerek para çantasını çevik bir hareketle merdiven altındaki rutubetli odunların arasına zulaladım. Merdivenleri üçer beşer çıkmaya başladım. Kesmeyi planladığım rol basitti; nenesinin başına bir iş geldiğini düşünen yağız delikanlıyı oynayacaktım.

"Hayırdır memur bey, bir sıkıntı mı var? "

"Aha oğlum! Bak işte bu adam! " dedi nenem.

"Kardeş, bu kadın senden şikayetçi. Evine girip çıkıyormuşsun. "

" Memur bey ben kendisinin torunuyum. Nenem Safiye Alzheimer hastası. Arada beni unutur ama ilk kez polis çağırdı."

"Nüfus cüzdanını ver kardeş. "

"Abi vallahi torunuyum. " diye sayıklayarak nüfus cüzdanımı uzattım. Kafa kağıdıyla birlikte tapu da yere düştü. Neyse ki mesai değişimi yapmak üzerelerdi de bu neymiş deyip yerde boynu bükük yatan tapuya uzanmadı. Mesai bitimi yakınken sabırsız ve dikkatsiz olurlar. Bir gün suç işleyecek olursanız aklınızda bulunsun e mi sevgili okuyucu. Ya da yemek saatini denk getirin.

" Teyze bu adam gerçekten de senin torunun. He teyzem? "

"Ama o çaldı! "

Yine nabzım götümde...

"Neyi kurban olduğum teyzem? "

"Altınım vardı altın dişim. Ben uyurken çaldı."

"Nenem neneeem dişin ağzında ya. Hey Allah'ım bir kere de normali denk gelsin."

Nenem parmağını mahçup mahçup altın dişinde gezdirdi.

"Bilader kusura bakma dediğim gibi Alzheimer. Hayırlı mesailer.

Polis, bir sesli bir sessiz söverek gitti. Nenemin mahsunluğu çok içime dokundu.

" Safiş üzülme kız, ben pişkin adamım. Alınmam." dedim ve sarılmaya yeltendim.

"Tüüü senin kalıbına sıçayın deyyus! Zebellah gibi adamsın bir nenene sahip çıkamıyosun. Allah canımı alsa da kurtulsam! "

Tam kendimi açıklamak için hafıza halımın altına süpürdüğüm kelimelerden güzel bir buket yapıp Safiş'e verecektim ki kısacık bir an durdum ve dedim ki:

" İntihar etsen daha az çile çekerdin anasını satayım! "

"Sen bana mı dedin onu deyyus köpek seni! Boyuna ayrı bosuna ayrı tüküreyim senin! "


Merdivenin altındaki emaneti aldım. Bırak zengin olmayı sefaletin zincirlerini esnetip orta sınıfa bile sıçrama ihtimali olmayan mahalle halkının gözde mekanı kahveye doğru yola koyuldum. Gösterişsiz ve kamburdum. Pelerinimi nenem yer bezi yapmıştı.