“Madem sevgilini basmak içi buradasın, o gelene kadar sohbet etmemizde bir mani göremiyorum.”
“Anlamadın galiba. Birazdan o puşt başka bir kadınla buraya gelecek ve ben büyük bir rezalet çıkaracağım.”
“Evrende var olduğum kadar yokum. En somut rüyalarımda varım.”
Çenesini aşağı eğdi, gıdısı ortaya çıktı. “Ne konuşuyor bu değişik der gibi” gözlerini gözlerime dikti.
“Beni umursama, önemseme.
Umursandıkça çoğalıyor gökyüzümde kuş çığlıkları
Ve ses obur yalnızlığım bu çığlıklardan besleniyor.”
Gözbebekleri avına kilitlenmiş bir yırtıcı gibi büyüdü, ağzı memnuniyetle genişledi. Melankolik adam rollerim ilgisini çekmişti belli ki. 6 birayla yaşadığım kafa paha biçilemezdi.
Kadınlar harabeleri severler. Kaçıncı yüzyılda olursak olalım, onları en çok cezbeden şey ne pahalı ayakkabılar ne lüks arabalardır. Odakları her zaman içi boşaltılmış ve acı çeken erkeklerdir. Hele bir de baba problemleri varsa üfff bingo! Yıkık şeylere tahammülleri yoktur. Ve dünyaya, aykırı gördükleri her şeyi düzeltmeye, iyileştirmeye geldiklerine inandırılmışlardır.
Tokalaşmak için elini uzattı:
“Jülide ben.”
“Memnun oldum Jülide.”
“Sen adını söylemedin.”
O an aklıma gelen ilk ismi söyledim:
“Ben Çetin.”
Adını öğrendikten sonra Jülide gözümde gerçek bir karaktere dönüştü. Kuzgun siyahı dolgun ve parlak saçları, bembeyaz teni, kocaman yeşil gözleri, ne büyük ne küçük tam kıvamında kırmızı dudakları ve uzun boynuyla harika görünüyordu. Bense tüyleri yolunmuş bir tavuk gibiydim. Ama olsun moral bozmak yok. Acılarım ilgisini çekmişti, hala bir şansım olabilirdi.
Ayağa kalktı:
“Başka bir yere gidelim mi?”
“Ama baskın?”
“Vazgeçtim. İçten içe bildiğim bir gerçeği, ayrıca gözümle görmeme gerek yok.”
Omuzlarında dünyanın yükü, ayakları kuş tüyünden daha telaşsız. Tezatlar kraliçesi Jülide... Doğu ve batı, karanlık ve aydınlık ilk kez el ele. O ağır ağır yürürken dalgalanıyor gökyüzü, kuşlar ve kaldırım taşları. Güzelliğine dayanamayanlar kendi saçlarını yoluyor, tırnaklarıyla yüzlerini parçalıyor. O önde ben arkada, ben mazi o ati… Kapıldım Jülide’nin rüzgarına gidiyorum. Kullanıp bir kenara atma, duygularımla oynama ihtimali umurumda bile değil. Canı da dahil kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir adamım ben. Ölebilmek için insan artıklarını temizleyen, onlardan geriye en ufak bir iz kalmayıncaya kadar ovalayan bir hatıra imha uzmanı. Hatıra imha uzmanı… Sevdim bu ünvanı. Telefon zırıltısıyla iç sesimin sesi kesildi.
“Seni arıyorlar. Kaaaaç.”