adını şifonyerin üstüne kazırsam

turuncu perdelerle beyaz çizgilerle

ikliminden uzaklaşabilirim sandım

kaburgamdaki dört odalı kulübeye

kaç kilometre sığar hesap etmeden.


ben derdime hiç gücenmedim

aksine

biraz sevinsem incinir diye

onu güneşli günlerden koruyup

hep aynı rutubetle taşıdım

ama

ben dermanımın derdime yüz çevirmesine

akrebin yelkovana gücenmesi gibi

zembereğimden kırıldım.


doğduğu günden beri yetimdi derdim

başını okşayıp bağrıma bastım

dermanımdan vazgeçtim ben

onun acımasızlığından kaçtım.


baldıran sen derdim(iz)i

hep eşikten seyrettin

avuçlarının ütüsü kırışmasın diye

ellerinin gölgesini bile sakındın

ne zaman yollara sığınsam

iki parmağınla tutup çektin ipini

içimi deştin kalemimi kırdın

avunmama izin vermedin

beni, üstlenmediğin bi' satıra tutsak ettin.


sen beni kaybedene kadar kaçacağım derdime merhameti olmayan dermanı neyleyeyim?