Yasemin,

Bazen olduğun yerde tıkanıp

Dakikalarca kalırsın ya öyle

Terk eder seni kokun

Terk eder ya yakası kavuşmayan gömleğin

Kalemin kağıda vuruşunu duymazsın

İçin, sabırsız bir dudağın

göğsünü çekiştirmesi annenin

Efganın var gibi en derininde için

O zaman şu yeşili dem, damarı takatsiz

Teni mercan kırığı mercan lekesi

İnce belli yapraklardan

Bir tutam nefes al dedim

Uzattığın yardım eli kendine dahi ümitsiz

Bir nefes bıraktım avuçlarına

Boğulduğun, sustuğun, susadığın yerlerden

Sorulardan kaçırdığın kara gözlerinin

altındaki o kurumuş, tozlu mazinden

Öp kendini dedim

Yasemin

Cam olur ya düşünceler bazen, bir bakışınla

kırıldığı gibi, dağılır hevesle etrafına

Şakağından iner kadeh kadeh lal

Şu ağlamaklı gidişin ve de vazgeçişin

hatırasıdır bu kurşuni yaşlar

Bir anlamsız yokuş tırmanırken seyyah

Bu denli tutuşurken meşalelerce ihtiras

Vaktidir kalemin kağıda vuruşunu duymanın

uyan dedim

Hakikatin gölgesi düşer arzuların kucağına

Yavru kalır düşlerim,

Sevdalı bir çiçek kurusu kadar yitik

Yasemin, işitmiyor musun

Tunçtan bir heykeldim, büküldüm

Ölü dokunuşunla çırpınırcasına solup

Sarıldım beni bir doğum çemberine kilitleyen aşka

Bir başka aslı tanımadan doğurdum

İnadın gücünü hiç görmeden

Kavgayı bilmezden önce

Alıştım günlerin hapsettiği yorgunluğa

Dayan, bembeyaz inecek mahruk saçlarına umut

Öp dedim

Yuvarlandıkça çığ olan doyumsuzluğundan

Alnından bileğine uzanıp

Sıcacık bir çehreye tutunan ellerini

Yetiştir beni dedim

Doğuma, zerefşan kışa

Yetiş.



*zerefşan: altın saçan