Genzimi yakarak yağan musibetlere ibretle bakıp,

hayatımın ortasına notlar aldım yıllarca

yüksek tepelere çıkıp kuytuları seyrettim

neymiş bu âlemin bozulma seanslarına sadakati 

vadilere indiğimde kime sorduysam; tutulan nutkuyla

kekeledi, 'biz' diye bir şeyi.

sustum, bunu bir bağırmak sayan bakışlarla

sustum, beynimin yaşamakla kemirildiğini


Dökülüverdim, zihni nasır tutmuş şehre 

çöp konteynerlerinde yiyecek arayan kedi ve tezyzeler...

insan bir tekme, bin küfür saymayı mübah sayarken 

şantiyeler yürek tüketen öksürükle tozlanırmış

bunu da öğrendim, 

hayatmış: iğrençlik doğuran öğretiler 


Yüreğin altı, kalın can sıkıntılarıyla çizildiği gençlikmiş

yadırgadım, iğrendim... biraz da demir tozuydu,

simsiyah bir gecede ortada kalan naaşım.

bağların bozulduğu çocukluğa daha çok varmış

eskiyen hafızamdan anlayamıyorum bunu 


İşitip, itaat ve iman etmekten ne kaldıysa

bir avuç öfke, bir derin nefeste soluyor artık

sıkı bir yumruk yumruğa öğütlenmiştim

yığıldım, gördüm ki her şeyin anlamı kırık