izlenimleri ve tasvirleri ardıma alıp

şimdi yumruk inletiyorum içimde.

belki bu tedirginliğim

bu korkaklığım

beni kendimden uzaklaştıran

sorgularımdır kendime.


nasıl bir olan ben 

şimdi niye böyle çoğalan

böyle fazlaca eksiğim.


caddeleri sonsuz 

insanı olmayan bir şehir sesiyle

beni yozlaştırdınız.

içimden bir tel koptu belki de.

belki de kime ne olduğumu şaşıran 

nerde nasıl olduğumu unutan ben

şimdiyi karıştırıyorum yarınla.

belki de ben

karıştırıyorum kendimi

olmam gerekenle.


ama bu zaman diyorum

bu böyle akmaktan usanmayan

insanı insanla çarpıştıran

ışığı ışıkla karşılaştırdığı kadar 

acıyı acıyla mı örtüyor yoksa?

yoksa ben de mi yaşlanacağım

klişe bir masa gibi 

durduğum yerde mi tozlanacak

benliğim.

ben kimim’den

ben kimdim’e giden o gemiye

binmemek mümkün değilmiş demek.


demek etinden yere düşen bir hücre

unuttuğun bir huy’du 

eksilen insanlar.

belki de

yozlaşarak büyümeliyim ben de.

dürüstlüğümü ve 

boynumdaki prangaları

etik ya da normları

bir sakız gibi 

tadını tüketerek

kendimi usandıracak mıydım onlardan.


yoksa altında ezildiğim bir römork’u mu

yalnızlığım 

bu çetrefil kalabalıkların.


her neyse.

şimdi en insancıl eylemimle

uykuyu kucaklıyorum.

ölümü kucaklar gibi isteksiz

ve tedirgin.


kim bilir hangi hadsiz rüya beni

yanlış uyandıracak beni.