Tahta iskeleden atlıyorum kuma. Sanki her zerresini hissediyorum akışta misali. Evet, şu an bir rüyadan yazıyorum bunları. Her şeyin gerçekliğini yaşayamayan birçoğumuz gibi. Ilık rüzgar, arada kalmış turuncu - mavi gökyüzünden esiyor, bunaltıcı olmayan bir sahtelik. Böylesini hiç sevmemiştim. İlk defa hissetmekten mi yoksa gerçek olmadığını bilmenin rahatlığından mı bilemiyorum ama rahatsız eden bir şey bile yok, hiçbir şey yok; işte bu bile rahatsız etmiyor.
Oradan bir kuş dahi uçmayacak bunu biliyorum mesela ya da aniden bir ses işitmeyeceğim. Arkamı döndüğümde eğer orada olursan şanslı sayacağım kendimi, müdahale etmek istemem. İnsan algısı sonuçta neye inanacağını bilemiyor. Birkaç saniye içinde neler olabiliyor diye düşünmeden tadını çıkartacağım güneşin, tuz kokusunun. İstesem, istesem tanıdığım suya dokunup uyanabilirim. Gelirsen diye uzatıyorum, bir saniyenin önemi büyük burada.
İskelenin her çıkıntısı ezberimde sanki. Uzanıyorum, sırtımı dayadığım en güvenli yer. Bir melodi duymak istiyorum, duyuyorum.
Akıştayım, zamanın akmadığı...