Hiçbir karanlığın örtemediği,

Derinden bakan gözlerin ışığını;

Duyunca yağan yağmurun sesini,

Gördüğü zaman,

Günahsız saf yürekleri;

Bilseydi eğer,

Bir gün öleceğini;

Düşüncesizce kalkar mıydı eller,

Her gidenin arkasından?

Kaybetmek yokmuş gibi.

Eğer bir anlasaydı,

Bulutların arasından yıldız seçmeyi;

Ürpertisiyle serin yaz gecelerinin,

Yolunu gözleseydi,

Belki de gelmeyecek birinin;

Yürürken kalabalık yolların,

Betondan soğuk,

Demirden kızgın evlerin arasında,

Seçebilseydi mutsuzları,

Mutlu görünen kalabalıklardan;

Bilseydi ki çabalar hep boşa,

Söylenmiş her sözde,

Veya duyulan her seste,

Karmaşıklıklardan birer kargaşa;

Kaçabilseydi damarlarında akan kandan,

İçine girdikçe kabaran,

Debelendikçe daha çok yutan,

Fark edilmeyen sancılardan açabilseydi gözlerini,

Yağmurlu bir gecenin sabahına,

Uykuda karanlığı izlediği evinde;

Kaybolmadan yürüseydi,

En kalabalık şehirleri;

Kopabilseydi,

Kör düğümle bağlandığı gönüllerden;

Yanmadan durabilseydi,

En taştan yüreklerin korunda;

Açabilseydi kollarını,

Dünyayı sarmalayacak kadar;

Öğrenseydi ilim adına her şeyi;

Bilemezdi yine de,

Bilemezdi,

Yine de.