Yaş yirmi
Hayat kahvesinin telvesi
Hala damağımda
Şair olmaya
Bir bu kadar daha var.
Zor oldu doğrularımı duvarlarımdan aşırmak
Tam yirmi yıl sürdü
Yaşanılmayanları çıkarırsak
Geriye
Hiçbir yaş kalmayacak.
Hüzünlü olduğumu düşünürdüm eskiden
Eskiden derken
O kadar da eski değil
Topu topu ne kadar yaşadım şurada
Hatırlarsanız
En başta söylemiştim
Görenler şimdi
Bir matem havasındayım sanır
Halbuki onlar, bilmiyorlar
Üzülecek günler daha gelmemiştir.
Yazlara doğru kök salmak istediğimde
Yeşertmek istediğimde bütün tohumları
Gençliğimin o doğurgan suları
Yaratmak isterken yeni bir hayat
Yeni bir yaşam, yeni bir düş
Öyküler ve destanlar yazdıran
Bir bahar yaratmak isterken ben
Çocukların parıldayan gözlerine
Bir sardunya dikmek
Yenilmesi, yıkılması, çürümesi
Güç olan bir çiçek yaratmak isterken
Sevginin okullarda ant diye okutulduğu
Yaşamın, tutsaklık değil
Özgürlük olduğunu hatırlatmak isterken
Boy boy büyütmek isterken yeşillikleri
Soy soy yok etmek isterken nefretleri
Güneşin susuzluk getirdiği çölleri yok etmek isterken
Yine aynı güneşin erittiği kutupları kurtarmak isterken
Sınırların kaldırıldığı, sınırların aşıldığı
Hedefin yalnız yol olduğunu söylemek isterken
Durdurmak isterken ateşli gözyaşlarını
Maddesi ben olan manevi bir şair olmak isterken
Şiirler, büyük şiirler, koskocaman şiirler!
Şiirler ki şiirler!
Şiirler ki şiirler!
Şiirler ki şiirler yaratmak isterken!
Hayat, sillesini vurdu
Yazlara doğru kök salmak istediğimde
Gölge veren ağaç kalmamıştı.
Hiçbir zaman tütün kokmadı gençliğim
Fakat
Her zaman dumanlıydı, sisliydi
Göz, göze hiçbir vakit değmedi.
Dokunduğum el veda ediyordu
Feda olsun bütün elvedalarım
Ve şeytan elle dalaşıyordu
Elvedalaşıyordu elmalarım.
Doğum sancıları çektirirken anneme
Çekeceğim sancıları hiç düşünmedim
Yirmi yıl öncesine dayanır bencilliğim
Büyük bir hüzün yaratır yaşamımda
O zamanlar döktüğüm gözyaşları
Şimdi taşar, tufan olur
Set çekilmez önüne
Bütün engeller derbeder olur
Bertaraf eder hangi şair çıksa karşısına
Bütün sözcükler aciz kalır, teslim olur
Yol alır, katar önüne, bir seçim yapmaz
Hangi taş kalpli mısrayı görse
Sarıp sarmalatır her tarafını
Vurur öldürür, öldürmez süründürür
Peşinden kim geldiyse, önünde sürükler
Kan akıtır, yar ağlatır, şiir yaratır
Vahdet-i vücuttan, madde-i vücut olur
Toz olur, değeri kalmaz,
Tez ölür, ederi kalmaz,
Yok olur, varlığı kalmaz
Hatırlamaz kimse, sormasa kendi adını
Adı sanı bilinmez
Hep yanlış kişidir o
Hep yanılmış kişidir
Bir yalınlığı
Bir de ızlığı vardır
Güller ona hitap etmez
Hitapkâr olmasa bile bitapkârdır
Saatler onun için hep gece olsa da
Uyku haramdır,
Tanrısı bir başkadır
İblisi ayrı
Hayatın amacı, çocukların gözlerindedir der
Öyle anlamsız ve öyle boş
Uzayın derinliklerine dalar gibi,
Hayata da öyle, öyle dalmalıyız der
Hüznü yaşayacaksan bir çocuk gibi
Sevinci yaşayacaksan bir çocuk gibi yaşamalısın
Onun dışında yaşamamalısın
Büyüklerin, büyüklük masallarına kanmamalısın
Ne pamuk prensesini bulacaksın hayatında
Ne beyaz atlı prensini
İnanacaksan kurda inan
Göğüs sandığının sakladığını
Onu kemiren, onu lime lime eden
İçindeki kurda inan
Bir tek o vardır bu coğrafyada
Ve onunla beraber ben
Bense savaşın eksik olmadığı bu yerlerde
Şiir yazan şair gibiyim, kayda değmeyen
Geleceği görülmeyen, geçmişi bilinmeyen
Unutulmuş ve hatırlanacak olan
Ve hatırlanmaya fırsat vermeyen şehir
Kalbi oksijensiz bırakan şehir
Hayata karabasan gibi çöken kabus şehir
Tutsaklığımın ismidir şehir!
Bir daldan bir dala atladığımı göreceksiniz, yerleşik olmadığımı
Bu şiir bittiğinde, karmakarışık bir düzen göreceksiniz, tıpkı hayatım gibi
Yorgunluk ve tutku göreceksiniz, hayallerimi anlattığım gibi
Ve beni göreceksiniz, beni hiç görmediğiniz gibi.
Bitti sanıyorsun her şeyi
Daha dur
Ömrümün ilk yarısındayım
Ömrümün ismi şiir.
Yaş yirmi
Hayat kahvesinin telvesi
Hala damağımda
Şair olmaya
Bir bu kadar daha var.
Taşkınlık yaratan sulardan uzak dur
Der büyüklerimiz
Uzak duramam
Hangi ülkenin fethi
Hayattan ve savaştan bezmiş bir Hükümdarı sevindirebilir?
Bu yüzden kapıldı çer ve çöp gibi sözlerim
Şiirlerin çağlayan sularına.
Yazmadım, yad elime gelen her neyse
Katiliyim, ilhamı gelen mısraların.
Mezarlar topyekün dirildiği zaman
Gökler bütünlüğünü yitirdiği zaman
Yerler yerlere girdiği zaman
İşte o zaman
İnsan hatırlayacak
Unutulmanın ne kadar güzel olduğunu.
Sahi, neden korktuk bu kadar
Neden hatırlanmaya bile değmezken
Hiç ulaşamayacağımız sonsuzluğun peşinden gittik
Sadece bir adım fazlayız
O kadar.
Genişleyen evrenin
Sıkışan insanları!
Varlık sahasında
Unutulmak için yaşamalısın!
Beni cezbetti
İlham perilerinin söyledikleri
Doğru ya, okunmamak için yazılıyordu her şiir
Yazıldığı da söylenemezse, doğru olan bu
Veda etmeliydi sözler
Veda, kadir kıymet bilmeyenler içindi
Anlaşılmazlığın doruklarındayım
Fırtınalar, bana insanlardan daha insaflı geliyor
Okunmak artık, beni cezbetmiyor
Saklanmak, saklı kalmak
Beyaz sakallı bir adam olmak
Ve kaybolmak.
Gitmek, bana artık o kadar da ağır gelmiyor
Kalmak eskisinden de güç.
Yirmi yılı yazmak neyin nesi?
Yaşamayı bilmeyişimden yazıyorum
Bulduğum hayatın manasını
Kaybetmek pahasına yazıyorum
Ve kaybediyorum
Kaybetmenin kazanmak olduğunu bilerek.
Yaşım yirmi
Gencim
Kanım hızlı akıyor
Ve hiddetim
Bütün şairlere
Bir tek sözcük bırakmamışlar yazılmadık
Bir tek acı bırakmamışlar yaşanılmadık
Bir tek yokuş bırakmamışlar inilmedik
Söyleyin şairler!
Ne kaldı yazılacak, yaşanılacak, inilecek bir yer dünyada?
Şiirlerin bana göstermek istediği şeyler var
Ne kadar göz önünde olursa sözler
Değersizliği gözle görülür şekilde artar
Şiirler, işte şiirler, bana bunları söylediler.
Bundan bin yıl önce
Düşünür müydük özgürlüğü
O zamanlar düşünmek
Yeni bulunmuşken
Özgürlük de neyin nesi
Tutsaktır şiirlerim
Bundan bin yıl evveline dayanır
Düşünmek bile onun
Kudretinde değildir.
Sevgili Tanrı,
Sen de gör
Sen de gör benim
Küçük şiirlerimin büyük yalnızlığını
Kala kala bana kaldılar
Ben bana kalmamışken.
Şu sıralar
Göğüs kafesimde
Bir intihar kokusu
Haziran rüzgarları esiyor yeryüzünde
Hüznü yaşamayanlara
Hüznü yazıyordum.
Horozlar uyandı
Ben hala uyuyamadım
Bir yirmi dört saat fazla uyusam
Ruhum öldü sanır belki, öldürür kendini.
Bilmek
Benim umurumda değil
İliklerime kadar hissettim gerçeği.
Yolda bıraktık diye şiirleri
Bu yoldan vazgeçtiğimiz anlamına gelmez.
Hatırlanacak bir şiir bırakmak için
Yaşanılmış büyük bir acı bırakmak gerekirdi
Bir yirmi yıl bırakıyorum geriye
Bir yirmi yıl da ilerde, beni bekliyor.
Belki taşkınlık yaratan sulardan uzak duramadım
ama artık vakit
Durulma ve dinginlik vakti, görüyorum.
Dönülmez yollardan
Geçtiğimi görüyorum
Geçitler,
Geçip gelmeyenlerle
Ve itlerle dolu
İtler ulusun
Korkan benim, ecelim olsun.
Ecel gelse
Geldi, çattı demem
Kucak açarım
Açarım ki
Kalbimde ölüm, hayat bulsun.
Hayatı hayatta erittiğimi söyledim
Biliyorum, farkında değildi kimse
Ne söylemek istediğimin
Eminim, bir yirmi yılı daha var
Gerçekleşmesi için.
Buruk bir sevinçle kutlar
Yirmili yaşlarını insanlar
Bense
Sevinç bir burukla kutluyorum
Biliyorum
Hala bir şair değilim.
Şair olmak kaderimde varsa
Var olmak kaderimde yok.
Yokluk sahasındayız insanlar
Nereye iniyorsunuz
Zaten unutuldunuz
Haberiniz yok!
Haberin verin
Herkesi ve her şeyi öldüren
Fakat
Kendisini öldürmekten acize
Bir görevi var onun
Şiirlerimi, gözlerden öldürmek.
Gözler ki
Onlardan bende yok
Ben, gerçeği hisseden
İliklerine kadar hisseden
Fakat göremeyen
Olmamış şair!
Şair olmaya bir bu kadar daha var
Hatırı kalır mı kahvelerin bundan yirmi yıl sonra
Bilemem
Bildiğim tek bir şey var
O da şöyle;
Şiirlerimin söylemek istediği şeyler vardı
Söyleyemediler
Artık gitme vakti!
Yirmi sene
Yirmi dakika
İşte bu kadar hayat.
Eren GÜNEŞ
2022-08-06T13:52:36+03:00Teşekkürler Kübra Hanım. Çok mutlu oldum. ☺️
Kübra Hazal Çankaya
2022-08-06T06:21:24+03:00Hüzünlü olduğumu düşünürdüm eskiden
Eskiden derken
O kadar da eski değil
Topu topu ne kadar yaşadım şurada
Hatırlarsanız
En başta söylemiştim
Görenler şimdi
Bir matem havasındayım sanır
Halbuki onlar, bilmiyorlar
Üzülecek günler daha gelmemiştir.
Çok sevdim çok ❤️