Ellerimi açıyorum ve karşılığı daha büyük bir özlem oluyor,

Daha büyük kanımca.

Histerik bir merak bu, şimdi o ilkyaz düşüyor hatırıma.

Sensin belki de o ilkyaz.

Bedenim dışında değişen şeyler var.

Başımı yaslıyorum ve karşılığı daha büyük bir arzu oluyor,

Daha hırslı, kin dolu bir arzu.

Sebebi belki de artakalan ama tamamlanmayan herhangi bir sefalet, duygularım köreliyor.

Duygularım önüme geçmiş diriliyor ayak ucunda ve elinde tutuyor zaafımı.

Hazır her an saplamaya.

Sapladığı tek şey zaafım olmayacak şiirden inşa ettiğim vücuduma.


Senin için önemim kaldı mı, bilmiyorum.

Yeryüzü daralıyor aklımın ucunda.

Sıyırıyorum ellerimle inşa ettiklerimi gözlerinden ve buruşturuyorum hiçbir duygu yokmuşçasına.

Hiç acımamışçasına eski beni, yeni bene yamalayarak.

Asfalta akmaya başlıyor eriyerek o kahveler, buğulanarak.

Görmeyi bırakıp hissetmeye başlıyorum.

Bir ağustos sıcağı, gözlerim pişiyor asfaltta.

Sensiz günleri yaşanmış saymıyorum.


Pervaneler hazır dönmeye,

Karşımdasın, parmaklarım sızlıyor.

Sana uzanmak istiyor parmaklarım ve terimi bulaştırmak tenine.

Beyaz bir zara sarılmış gövden meydan okuyor, karşımdasın.

Parmaklarımı kırıp elimi zincirliyorum.

Dokunsam yok olacaksın.

Yok olacak suratına yapıştırılmış iki sis oluğu.

Yok olacak dilinden akan ve asfaltıma yapışıp kuruyan kelimeler.

Yok olacak göz bebeklerimde suretin.

Beni mecbur bırakma unutmaya.

Vazgeçmek zorunda kalmayayım, ne olur!

Pencereler benim için yaratılmış olmasın.


Yama yapacağım suretimi pencerenin birine.

Seni ilk görüşüm camlar ardından mı olacak?

Seni son görüşüm kırık camın kanlı köşesi mi olacak?

Beni pencerelere yamalı yaşatma, ne olur!

Eriyen gözlerle de olsa kanlı canlı bakacağım.

Varoluşumu bir cama sığdırma, ne olur!