ne zaman girmiştin aklıma
yoksa hiç çıkmamış mıydın?
çıkıp gittiğin kapı,
kapın bana hep açık olduğu için midir hala açık?
yoksa hiç kapanmadı mı kalp kapılarımız?
oysa senle kapanmıştım;
yapmıştım tencereliğine kapaklık.
şimdi gelince aklıma yere kapaklandığım,
tek hatırladığım - aralıksız, erteleyişsiz -
dünyanın seher yeli vuruyordu
hiç yaş düşmeyen, gülmeyi bilmeyen yanaklarıma.
ya kalkmalı, ya kalakalmalı.
kalmamışsın Kalamışta,
bakmamışsın budanmamışa.
oysa öz budur, öz kendindir.
öz benim nasılsa kendini bulur.
sen nasılsa yoksun ve vardın.
çoktan o özlemsel söylemler tuttuğun evinin yoluna,
bense bir yokuşa, çöküşe.
merhaba demek üzere bu yeltenişim;
güz geçişi, iksir gibi gelir bana,
yaykın ağacı hatırlatır bana,
daha da uzanır gider bana kalan.
hiçliğin sonsuzluğu münasip...
haydi, şimdi kapat kapıyı.
duyalım sessizliğimin avcısını.
eşiğinden bakmaksa sancı,
bırak, hiç kalmasın ağrım.
ve susmalıyım artık.