Öylece duruyorsun

İçinde kopan fırtınalarınla yüzüne yansımış

Ve yetebilme çabanla

Bakıyorsun bana

Korkaklığın alnını karışlayan yüreğin

İncinmiş olabileceğim düşüncesiyle

Siper etmeye hazır kendini

Gözlerinden olup bitenle savaşır gibi

Bir nehir süzülüyor çarşaf çarşaf


Ben kendi yerimi seçtiğimden beri

Kırgınlığımla barışmadan yaşamaya

Ortalıkta bir yerde aramıştım seni

Olması gerekeni kabullenmiş bir görev

Ve adına tanımlanmış her ne varsa

Vardın ve varlığın aydınlatmıyordu

Yetmiyordun alışmaya


Zamanın akışkanlığı sonra

Önce olup biteni getirdi, koydu önüme

-ben ve kalbinde yer bulamadıklarım-

Ne varsa ne yoksa

İzleri gördüm içimde

Sessiz ve sakince anlaşılmayı bekliyorken

Fark edilmeyişine ayrı ben kendime ayrı

Üzülecek vakit kalmamıştı

Ve ben hep müteşekkir

Hep kadere inanan

En sonunda aradığını bulacak gibiyim


Ne hâldeysem bilirsin

Beni tanımakla bilmek arasında bir yerde

Anlamak hiç mümkün olmamış

İsterdim tüm yanlışlığınla açmayı içimi

Derinliklerimden bahşedilmişliği

Kendimi, kendim olma ihtimali için sevdiğimi

Göz göze geldiğimde kaçmak yerine

Suratıma biçilmiş somurtuyu

Gülümsemeye dönüştürmeni


İçlerde kaldı asıl içim

Veremedim kimseye özbeöz

‘‘Bir gün kendimi anlatmaya cüret eder miyim?’’

demeden önce dedim,

‘‘O bir gün gerçekten, gerçek miyim?’’