Yol uzun, yol karlı

Yanı başımda debeleniyor sevgisizlik

Sevgi bir nehir, taşıyor içeride

Kar taneleri vuruyor yaz ortası yüzüme


Yol uzun, yol karanlık

Bozkırın üstü karla örtülü

Üstünde bir yonca

İnat gibi dirayetle savaşır gibi duruyor orada.


Yol uzun, yol kısa

Değişen iklimler, değişen mevsimler

Bir tek karın rengi aynı

Kar hâlâ bembeyaz


Yol uzun, yol sancılı

Bir el dokunuyor buzdan cama

Belirsiz harflerden bir şiir oluşuyor

Kar manzarası şiire dönüşüyor.


Yol uzun, yol yaşlı

Bir yerde soluklar kesik kesik alınıyor

Ciğeri dolduramayan hava

Dışarıya akıp gidiyor 

Başka ruhlarda tazeleniyor 


Yol uzun, yol ağrılı

Ne tabibi var ne ilacı

Bir dokunulsa kaç işitilir

Haberdar bile olunmayan derinliğinden

Nelerle örtülü, nelerle saklı bu kazı


Yol uzun, yol ihtiyatlı

Ummadığın dalda bulduğun çiçek

Kim bilir ne kadarı

Üstelik çoğu zararı

Daha kaç yoldan geçecek


Yol uzun, yollar kapalı

Dilde hep bir yerden aşina sanılan o şarkı

Unutulmuş bir şiir

Balkonda asılı kalmış son çamaşır

Hep aynı gövdeden türemiş sözcükler

Hep aynı yerden tüketilmiş hisler