Sadece insanları mı yorgun sanırsınız? O zaman şunu söylemeliyim ki hiç yaşanmamış bir hayatın, görme yetisini sadece varlıkla sınıflandırmış, ruhtan yoksun olan o insanların devamısınız.
Neden bu kadar sert başladın ki dediğini duyar gibiyim ama üzgünüm dostum, edebiyat bunun için değil midir? Seni, bizi, ortak duygularımızı en gerçek ama bir o kadar da hayali yönüyle ortaya koymak değil midir?
Konuya gelelim, yorgun kime veya neye denir?
Yorgun saatleri gördün mü hiç? Kafanı kaldırıp baktığın saatin seninle aynı yaşta olabileceğini görebilen biri misin ya da asırlar önce inancın en doruklarında yapılan o tapınakları hissettin mi? Seninle hemen hemen aynı vücut yapılarına sahip insanların o eşsiz sanatlarını taşlara işleyişini takdir ettin mi?
Hisset dostum, ne kadar yorgundur o taşlar.
Peki sokakta yürürken yanından usulca geçen bir köpeğin yorgun bakışlarına maruz kaldın mı? Yemek bulmak için çabalamış, bulamayınca tüm ümidini kesmiş, kendini şansa teslim etmiş bir can.
Katlettiğimiz o ağaçlar ne de güzel serinletir seni yaz günü değil mi? Fakat hisset; ne kadar yorgun eser dalları, o rüzgârı ruhuna göm, gözlerini kapat ve söyle!
Bunları görebildin mi?