Bir yürüyüşe tutturuyorum yalnızlığımı

Dağlardan ulu sesler akıyor saçlarıma

Ortasındayım karanlığın ve putların

Ceninden dökülüyor pul pul kaburgam. 


Ekşi ve gümüş ,yuvarlak deniz uyluğumda

Uyluğumda ince bir sızıyla bulanıyorum

Yukarıdan getirdiklerim boğazladı beni

Yukarıdan getirdiklerim edepsiz ve vahşi. 


Ne zamandır sürükleniyorum ait olmadığım yerlerde

Aynadaki siyah gözlerle karşılaşmıyorum artık

Buğusu duruyor vedanın hâlâ

Ben kucak dolusu bir hasreti göğsümde dinlendiriyorum. 


Tutkunun kırgınlığımıza bulanmasıyla var oluyoruz

Naif bir direngenlikle kutluyorum ölümümü

Alnımdan öpüyor gözlerin

Alnımda sürekliliğin izi

Beni yürürken vurdun sen

Benim yürürken sırtlandığım buselerin

Beni isteyerek vurdun sen.