Merhaba, bugün sizlere kendi hikayemi anlatmak istiyorum. Henüz gülümsemesi acıya dönüşmemiș biriyken gece yatağıma uzanıp başımı yastığa koyduğumda kirpiklerimin arasına bir şeylerin girmeye başladığını... Tabii bunlar şimdilerde mazimin çukurlarına gömdüğüm şeyler. Gömmeseydim yazmazdım zaten. İnsanlara travma dağıtmanın alemi yok. Sizinle iç karartıcı şeyler paylaşmak isteseydim bunu yazmak yerine, halihazırdaki sayfalarca yazılarımı dökerdim buraya. Lakin ben, insanları zeytin dallarıyla donattığım kendi acunuma çekebilecekken, onların avare dünyalarına kapılmayı ve kimseyi de o dünyanın kollarına bırakmayı istemiyorum. Çünkü seviyorum. Bu hikaye aslında bir nevi sevgiyi keșfedișimin hikayesi.


Benim engebeli yokușlarımın, diğerlerinin düzlükleriyle (tabii ben öyle sanıyordum) aynı yere çıkmaya başladığı zamanlardı. Bundandır sanırım, ben de onlardan uzak dururdum. İnsanlardan, sevmekten... Evet, çok güzel geliyordu, yalan yok. Fakat her cazibe, aslında bir teslimiyet çağrısıydı. Bir yandan teslim olmak da geliyordu içimden, yorgundum. Bekliyordum yine de, çünkü kendimi bıraktığım şey aynı zamanda kendimi bulduğum şey olmalıydı. Bırakmadan bilemezdim bunu. Öte yandan sevgi bir zaaftı ve zaaflar bazen sonumuz olurdu. Bu çok büyük riskti. Hatta bu risk, başka riskleri de beraberinde getiriyordu. Güven ve inanç gibi... Korkuyordum, ağlamak zamanları bırakmıyordu peşimi. Sonra kaldırdım kafamı ve dedim ki: Baksana, bulutlar da ağlıyor ama nasıl da yeşertiyor ekinleri.


Ve risk aldım, bıraktım kendimi. Olur da yapraklarım dökülürse her zamanki gibi doğaya baktım. Sonbahara... Yenilenme ve tazelenmenin en görkemli haline... Tıpkı akıllara durgunluk verecek kadar muazzam bir cesaret gösterisi. Nasıl da huzurla sarmalıyor görmesini bileni?..


Kırgındım ama artık huzurluydum hissetmekten kırgınlığı. Bu acı, iyileşmeye verilmiş bir sinyal gibiydi sanki. Onun da değerini bilmeye başladım, yavaş yavaş sevginin kollarına atıldım. Bir baktım, orada parçalarım var. Kırılan parçalarım. Sevmeyince kırgınlık da olmuyormuş meğer. Sevgi varmış da keşfetmek düşüyormuş bize.


Gittikçe daha iyi hissettim. Eskiden olduğu gibi "mutsuzum ama iyiyim böyle" iyisinden değil hem de. Daha dengede hissetmeye başladım. İnanır mısınız, dengesizliğimle hem de.


Ait olduğum bu mevsimin ilk günlerinde, ait oluşumu anlattım işte. İyi eylüller.