Çok kaba insanlar tanıdım, çok da kaba sabayımdır ama sivri dilli nezaketin en büyük hakaretleri kötücül yüreklerde taşıdığına çok ama çok şahit oldum. Hâlâ da şahit olmaktayım. Güzel güzel insanların yalnızca dış görünüşte parlatılmış o şahane mermerler olduğunu gördüm, içerlerindeki karanlık damarların toplum içine çıkınca soğumuş katranlar olduğundan emin oldum. Çünkü "merhaba" nezaketindekilerin, "rica ederim"lerin havada uçtuğu ortalıklarda çıkan söz savaşları kadar kanlı, o kırıcı-yıkıcı hisler kadar da kansız çok az şey görebildim yaşamda.


Mutluluğun sözle geleceğini zannedenlerin, gelmeyişi üzerine yaşadığı o büyük buhran; sözlere, davranışlara ve ruhsal betonlaşmaya yol açıyor. Sakin sakin yaklaşan yalanlar ilişkileri paramparça ediyor. İçtenliği içinden geleni kusmak sananlar; içten insanların samimiyetinden bile kaçabiliyor. Gün sonunda kendi ruhsuz ve tatsız tuzsuz varoluşlarını ortalığa yaymakta hiç kusur göremiyorlar. Birçok nezaket kuralının aslında ortamın dengesi için olduğunu bilemeyen o ikiyüzlü insanlar, hangi yüzünün daha yapay olduğuna bir türlü karar veremiyorlar.


Bir gün, cennet kokan cümlelerde şeytanın arsız imzası hep bulunuyor.

Bir zamanlar melek olan yalanlar bir anda zebanilerini toplayıp huzurumuzu fethediyor.

Bu kadar nezaketin vurgulandığı, bu kadar iyi olduğumuzu halk başına övünmek adına anlattığımız modern yaşamda niye bu kadar çok kötülük var sanıyorsunuz? Hep söze düşen kan damlalarına aç ruhsal vampirlerimizden. Nesli tükenmeyen kötülüğü ancak medeniyet olarak saklayabildiğimiz yapay sözlerimizde gösterebiliyoruz inceden inceden. Sivri dilimizin, zekamızın ve yüksek bencil varlığımızın yansıması olduğundan da eminiz hatta. Hiç toz kondurmuyoruz bu salakça bencilliğimize. Birazcık insan içine çıkabilsek içimizden kaçıp! Doğruyu bulacağız oysa...


Birazcık dinlesek insanların o yüzlerindeki küfür ile kıyameti; anlayacağız kimin ne kadar yürekten, kimin ne kadar kürekten olduğunu. Sözlerine zehir bulaşmış insanların cehenneme çevirdiği toplumsal yaralarımızın sebebi bu. Herkese iyi; tekte yakalarsak saldırgan kitleleriz biz. Nezaketin hakarete tabi olduğu kadar, nezakette gizlenen o sivri dilin de saçma sapan bir savaş baltası olduğu garip toplumlarda yayılıyoruz, virüs gibi! Çaresi olmayan o nahif sözlerdeki küfrü göremeyip içtenlikle edilen her cahilce yaklaşıma olabildiğince dışlayıcı oluyoruz. Köylü diye ezdiklerimizin yanında şehirli bir modern dilenci gibi iç huzur arıyoruz, içi dışı bir pislikler olduğumuzu reddedip. Ne garip.