bugünü ölüyorum ne güzel,
her günü bir yaz akşamı gibi yitirip gitmemiz ne güzel nimet!
bu yaşam bana her şeyi yeterince öğretti diye övünmelerim geliyor aklıma,
utanmaz ve arsız saçma sapan gülüşler.
nasıl, nasıl, nasıl
sürekli yolunda giden ve fedakarca bir yaşama inanırım?
insan kendi cahilliğini nasıl da hiç affedemiyor,
ve çarçabuk unutuyor.
bu kibir, önümde duran sonsuz yılı halledebileceğime olan uslanmaz inancım.
kırılmamış gibi ayağa kalkıp
hayatımı herkesin ayaklarının altına seriyorum.
utanç kaynağıyım
ve hep.
yeni gün, yeni ay, yeni yıl.
utanç kaynağıyım.
kendimi yanan bir eve terk edip
arkamı dönüp gitmek istiyorum.
bunu nasıl yapamam?
bari günlerce kendimi görmesem.
sarılmayın-hayır,
başımı da okşamayın.
bu kez öyle kolay ve aptalca tutunarak yeniden doğmamalıyım.
vahşi bir kimsesizlik beni eğitebilir ancak.
herkes kendine derme çatma da olsa bir yaşam edinmiş,
hepinizle sımsıcak gurur duyuyorum.
zaten ben çok güzel gurur duyarım.
kapıdan bakıyorum içeri,
hayatlarınızın o dünya sızdıran aralık kapısından.
içeride bana tanıdık gelen ne bir yürüyüş ne de bir söz duyuyorum.
her şey nasıl olup bitiyor,
zehir gibi tanıyorum dünyanın ıssızlığını.
bir duvar dibine mi sığınsam-
beni bütün tutan hiçbir şey yok,
ucuz bir yapışkanla mı yapıştırdın beni Allah’ım?