Depremin pençesinde kıvranan şehir,

Bir yıkımın ardında kalmış enkazlar.

Her bir çatlakta yankılanır dehşet,

Gözyaşlarıyla ıslanan topraklar.


Sessizlik kaplar şimdi her yeri,

Kırılan kalplerin acısıyla yüklü.

Gözler yere dikilmiş, başlar eğik,

Kim anlatır şimdi yarım kalan hikayeleri.


Yıkımın ortasında kalmış bedenler,

Sonsuz bir sessizlik çökmüş etrafa,

Kıyametin habercisi gibi çınlıyor her yer,

Sarsılmış, yorgun, kırılmış kemiklerde.


Gök gürültüsüyle yankılanır çatlaklar,

Kahrolası deprem, vurduğun yeri yıktın.

Kendine dert edinmiş sırtlanlar gibi,

kaç ruhu, kaç hücreye hangi ülküyle tıktın?


Her sarsıntıda bir hayat söner,

Her çöküşte bir umut kaybolur.

Ama yine de toprak hala titrer,

Ve kalplerde yaralar hep kanar durur.


Gözyaşlarına karışır kan izleri,

kaç aile uyudu söylemeden son sözleri.

olur mu hiç insanın hemen öleyim özlemi

hala ensemdedir yitirilmiş ruhların öfkesi.


Sonsuzluğa uzanan karanlık yolları kaplar.

Kırılan umutların acısı kalır geriye,

Kaybedilenlerin ardından neye yarar ağıtlar.

öldükten sonra gerek var mıdır hekime?


**


Ve yaralar iyileşir, kalpler yeniden açılır,

Enkazların altından doğan güneşle aydınlanır.

Şarkılar yükselir, umut dolu kelimeler,

Karanlığı yener, aydınlığa kavuşur.