nerde o silindiğimiz gök, koştuğumuz mezarlık
ellerimi ne zaman aşka uzatsam yanıyor artık
çirkin ve ıslak suları bekliyorum içimdeki selden
sonuma nasıl yüklensem doğuruyor beni yitip giden şeyler
sokuldum vardım şehrin alevlerine
dışımda solan gülün azameti de kalmadı yoksulluk bahçesinde
şimdi her şey bir olmazlığa akar
bilmem ki hangi ecel soldurur sahtiyan ölüsünü
hangi yersizliktir bu saldırarak iner cesetlerime
hiç kul olmaz sulak sıtmaya
delirmez bunalır yüzümdeki deniz
kan olur ki binitim sallanır salgımdaki gölgede
yeminler gibi solar sırrın korkutulmaz evresi
dağ oturmuştur yerine, kemiktir sarar yokluğunu
zenci adamlar geçer damarlarımdan
üç numara oğullar geçer
dağılır bir yangın gürültünün öğlesinde
dağılır yankı, dağılır, dağ olur yıkıntıdan akan
şimdi nerde o sulak tarlamız, ah gölgesi uzamayan
sesli bir sancağı olduran ceset resimleri arasında
bilmem nil midir yüzümü serinletecek çarpış
niagara mı
varımı yoğumu alsın şimdi
payıma düşen her orman
yeşilden vazgeçtim, uzaklaşıyorum
bana kan gerekli gibi laflardan
ah elimi kemiklere yapıştıran sırdır belki beni kuşatan
belki şuhtur, belki bulantı
ellerin bir şeyleri anlatır durur onları görmemeye
onlar izdir yüzümde
oradan bilirim ölümün çengisini
ölümün çengisi ah, varımı yoğumu alsın şimdi
Jean Valjean
2020-06-19T01:07:22+03:00Kaleminize sağlık. Derin ve kuvvetli bir şiir olmuş. Devamını da bekliyor olacağım.