Anla(ya)madığını sevebilmek.
(0 yorum)"Belki de anlayamadığımız şeyleri de sevmeliyiz." der "Veba" kitabında Albert Camus.
Sahi, sevebilmek için mutlaka anlamamız mı lazım karşıdakini?
Günlük hayatımızdan örnekler verecek olursak üzerine anlam yüklediğimiz nesneler, hayvanlar, insanlar, bitkiler ve daha nicesini anlamak için kaçımız oturup düşündük, önce bunu sorgulamak lazım tabii.
İnsanoğlunun garip bir varlık olduğunu sanıyorum. Üzerine detaylıca düşünmediği herhangi bir şeye verdiği sıra dışı anlam yüzünden olabilir. Gerek işine yaradığı için, gerek iyi hissetmesine sebep olduğu için.
İnsanoğlu, nasıl bir hayvanı severken çoğunlukla o hayvanın geçmişte neler yaşadığını, nasıl doğduğunu, nelerle muhattaba girdiğini merak etmiyorsa, düşünmüyorsa (o hayvanı tamamiyle anlamıyorsa) fakat yine de ona değer veriyorsa; aynı şeyi ikili insan ilişkilerinde de yaptığını düşünüyorum. Kanaatimce bizim doğamız böyle.
İnsan o kadar değişik bir canlıdır ki, hiçbiri bir diğerini tamamiyle anlayamaz. Deneyebilir fakat istediği gibi olmaz. Kişiden kişiye duygu durumu, psikolojik etkenler, çevre, yaşam şartları ve daha sayamadığım yüzlerce koşul insanı değişken yapan unsurdur.
Misal, akranlarımın kaçı ailesini tamamiyle anlayıp empati yapıyor, huzur içinde bir tartışma bile olmadan yaşayıp gidiyor?
Hayatlarını birleştirmeyi seçen iki insanın kalbinin tamamiyle aynı mı attığını düşünüyorsunuz peki?
Hayır.
Anlatmak istediğim, insan zaten anlayamadığını sever. Bunu dini olarak da düşünebilirsiniz. Tanrı'ya inanırken kimse O'nu tamamiyle anlayamıyor. Anlayamaz da zaten. Yaratıcıyı bu şekilde sevip O'na bu şekilde bağlılık duyan insan zaten bu fıtrat üzerine yaratılmıştır. Anlayamadığını da sevmek.. Zaten anlamak nedir ki? Kim kimi anlamış şu dünyada, kaç şey insanın anlaması için yaratılmış? Bu başka bir yazının konusu tabii.
Sağlıcakla..