Arayış
(0 yorum)"Kendimi aradım." demiş Herakleitos. Sahi insan kendini nasıl arardı ? Mesele aramak mıydı, bulmak mıydı ? Yolda olmak mıydı yoksa varmak mıydı ? Ne aradığını bilmeyen bir insan ne bulabilirdi ? Bütün bu soru işaretlerinden sıyrılıp, sorgulamadan ve kendini aramadan yaşamak bizden ne götürürdü ? Halbuki insan dümdüz yaşasa, kalbinin derinliklerine inip orada merhametinin esiri olmasa, aradığını bulmak uğruna dağlar ovalar aşmasa her şey daha kolay olmaz mıydı ? Sorulan bu kadar soruya karşılık hala net bir cevabımızın olmayışı aslında potansiyellerimize giden yolun ne kadar tıkanık olduğunun bir göstergesi. Çoğumuz yakını görmekte zorluk çekiyoruz. Elbette bu tıbbi bir rahatsızlık değil. Bizim asıl sorunumuz çoğu yol, çoğu gerçek, çoğu seçenek gözümüzün önünde olmasına rağmen o tarafa bakmamayı tercih etmek. Bakmamakta inat ettiğimiz şeyler aslında bizleri çıkışa götürecek en kısa yol. Bir kere adım atsak, bir kere denesek her şey bambaşka olabilir. Zira tüm bunları görmemeyi tercih ettiğimiz sürece tıkalı olan potansiyellerimiz günün birinde potansiyel olmaktan çıkıp kangren olmuş hayatlara dönüşebilir. İşte o zaman kendini aramanın da, yolda olmanın da, varmış olmanın da pek bir anlamı kalmaz. Her şey için geç olmadan, doğru olduğuna inandığımız cevapları bulmalıyız. Onları bulana kadar da sorgulamaktan vazgeçmemeliyiz. Unutmayın ki özünü bulabilme şansına sahip olanlar, kendini aramaktan vazgeçmeyenlerdir. Ertelemek, bahaneler uydurmak korkaklar içindir. Hayat cesurları sever. James Joyce' un da dediği gibi "..eve giden en kısa yol en uzun olandır.."