beyin ölümü gibi bir şeydir. Hayatından çıkıp gitmeyi planladığınız o kişinin bundan haberi dahi yoktur. Yanında rol yapmaya, zamanın her anını hafızanıza kazımaya çalışırsınız. Karşınızdaki her şeyden bir haberken siz neyiniz var neyiniz yoksa bir bavula sığdırmışsınızdır. Bavul birkaç dakika içinde elinizi acıtır; ağır gelir.. Sonra bavulu sırtlanmaya karar verirsiniz. Sırtınızdaki bu yük emekleye emekleye o kişiden gitmenize neden olur. Kalbiniz acır, hatta kanar. Emekleyerek kan revan içinde kalmaktır aslında aşık olduğunuz kişiden vazgeçme eşiği. Bir nevi bir parçanı onda, orada ve o anda bırakmaktır.
Aslında vazgeçmedim. Vazgeçmek zorunda kaldım. O an telefonda konuştuk. Bir müddet sonra kendimi puding yaparken buldum. Puding pişince süslemesini yaparken damla çikolatalarla S harfi yaptım pudingin üstüne. Resmini çekip ona attım. Afiyet olsun güzel olmuş falan gibi birkaç cümle dediğini hatırlıyorum. Hiçbir şey olmamış gibi uyuyup sabahı ettim. Sabah birlikte kullandığımız FSM isimli kokuyu aldım son kez ciğerlerime kadar çektim ve sonra yol çalışması yapan belediye çalışanlarının kazdığı yola 7. kattan aşağı bıraktım. Kokunun düşmesiyle belediye çalışanlarının oraya harç döküp yola asfalt yapmaları bir oldu. Tüm anılarım o kokuyla birlikte yolun altında kaldı. Pişman olmak isterdim lakin iş işten geçmişti. Bazı şeylere mecbur bırakılınca insan pişman olsa bile elinden başka bir şey gelmiyor. Şu an yerin altında 7 senem yatıyor. Üzerinden arabalar, insanlar, hayvanlar gelip geçiyor. Kısacası vazgeçmedik, vazgeçirildik. O yüzden bavul alıp gitme olayımız olmadı.