Aydınlık, çiçek, ben, su.
(0 yorum)Bir ağustos günü, yokuş aşağı koşmuştuk evin altındaki yamaçtan kızılcık ağacına kadar. Büyümüştük ama sanırım ayaklarımız çocuktu. O eski, düz taban, kıytırık terliklerle yapmazdık yoksa bunu.
Sivri hasır otlarından bir taç yapmıştın bana. Aralarında acı sarmaşıklar. Kalp yapraklı ve kırmızı meyveli. Elimde bir değnek, kafamda ottan tacımla çektiğin fotoğraf umarım duruyordur.
Otların, çiçeklerin ve çiçek kokularının şarkılarını dinleyerek çekilmiştik nemli ve gölgeli ormana doğru. İnsanların tüm kirlerini akıttığını düşündüğün dereyi ve dedemden kalma değirmeni, çok iyi bildiğin ama bi zaman yürüyemediğin yolları göstermiştin bana. Kendini nasıl da kayıp hissettiğini.
Bazen öyle olur. Sensindir, her şeyinle sen. Bi gün bişey olur, bi söz çıkıverir ağzından mesela. Bir kapının eşiğinde duruyorsundur o sırada. Bir sözle, ya da orada öylece donmuş duruşunla artık kendini terk edersin.
İçinde olmadığın bir sen, yolları bilebilir mi sence? Bunu daha uzun konuşmalıyız. Hatta belki bu sefer o yol kenarında.
Sen hala o eşikte duruyorsun, unutma.
Ormanda yürü,
Bitkilerin ve kalbinin şarkısını takip et.
Çiçeklerin şarkısını da.
SemaCeylan