Bir Avel'in Ölüme Dair Notları(I)
(0 yorum)"Her şey bir patlamayla başladı. Her şey bir patlamayla bitecek."
Asil Yaşayan
'"Bu dünyadaki en korkunç an, hayatında bir zamanlar, geçmişte, sadece başkalarına bakarak anlayabildiğin ama kendin hiçbir zaman hatırlayamadığın bir süre zarfının olduğunu fark ettiğin andır. Oysa bugün dahasını hissettim. Ve bir önceki cümleyle çelişkili olsa da tecrübemle iç içe oluşundan ötürü ve belki biraz sonra inkar edebileceğim üzere, enini yaşadım. Öyle bir anın gelecekte de başıma gelebileceği olasılığının farkındalığıydı bu. Öyle bir anın gelecekte de başıma gelebileceği olasılığının bilgisiydi bu. Ve bu hayatta işe yaramayan iki şey varsa o da çaresiz bir farkındalık ve geleceğe yönelik bir bilgidir.
Bebekken her şeyi yaşamış olabilirsiniz. Sizin körlüğünüz, geçmişin alaycı unutkanlığı ve birkaç var olmayan belge ile bebekken her şeyi yaşamış olabilirsiniz. Ve ben bugün şunu biliyorum ki,aynı körlük, benzer belgeler ve geçmişte olduğunun aksine son derece ciddi bir gelecekle de aynı durumu birkaç sene sonra da yaşayacağım.'
Nerden aklıma geldi bilmiyorum. Ama bu yaşanmışlığa olan bilgisizliğe dair yazının yeni bir gerçeği ortaya çıkarması beni mutlu etti. O da bir noktadan diğerine gelirken zihnindeki fikirlerin, bunu neden yaptıklarını bilmiyor olmaktır en korkuncu. Ve bu iki nokta arasında doğrudan veya dolaylı olarak bir bağın olmasının gerekmediğidir. Yoksa kim bir yazıya bu şekilde adım atar ki? Ve bir insana ne en korkuncu hissettirebilir? Bilmiyorum. İkisini de merak etmiyorum. Şu an beynimin merak suçuyla ilgilenen mapusuna girmekle cezalandırılmış tek soru saatlerdir deli gibi içiyor olmama rağmen az önce bir şeyler fark ederek nasıl mutlu olmayı başardığımdır. Oysa saatlerce dursa da sevdiğinin geleceğini geri alamayacağını çok iyi bilen müşteki bir sanık gibi yine de girmişti bu soru duruşma salonuna. Yanıtını alamayacağını bilerek merak mekanizmasına işaret parmağını suçlayıcı bir biçimde uzatmak üzere. Evet, bilemeyecek hiçbir zaman sorum varlığının gerekçesini. Çünkü ben bilemeyeceğim gerekçe sunmam gereken 'varlığın' varlığını. Öyle ya bilmiyorum mutluluğun ne olduğunu. Bir süreç mi sonuç mu? Çığlık mı fısıltı? Nokta mı? Virgül mü? Ünlem mi? Bilmiyorum. Fakat merak ediyorum doğrusu.
Çocukken Meydan Larousse okurdum. İzin vermezdim beynimde herhangi bir sorunun doğmasına. Zanlıyı aynı sayfalarda bulamayacağımı bildiğim için. Adalete teslim edilecek bir şey olmasın diye. Tanrı'dan başka bir tartıya ihtiyaç duyulmasın diye. Çocukluğumdan ayrılıp hayatımın başka dilimlerini tattıkça, yaptığım okumaların hiçbir adli anlayış veya Tanrısal varlıkla uyuşmadığını anladım. Toplumun veya toplumların ister değişken ister genel değerleri olsun ama kısaca her şeylerinin üzerimde bir iz bırakmaması uğruna yıllarca salt bilgi barındıran bir ansiklopedi serisi okudum. Hiçbir yoruma ve görüşe yanaşmadım. Böylece Ben oldum. Kendimi hiçbir şeyle veya düşünceyle kısıtlamadım. Herhangi bir kutsala sahip olmamak için çok uğraştım o çocuk yaşımda.
Bazı kesimler bu Ben'e ulaşmanın kişiliğinden, düşüncelerin yanı sıra bilgilerinde çıkartılarak mümkün olabileceğini söylerler. Ve eklerler, 'Bunu kimse başaramamıştır'. Pek gülünç öyle değil mi?