Bir Şehri Sevmek
(0 yorum)Pek çok şehir gezmiş ve çoğunda bir süre kalmış birisi olarak hep düşünmüşümdür. Bir şehri nasıl sever insan diye.
İlk yıllarımda çok zor gelmişti alışmak ve başka bir şehirde yaşamak. İlk adımı atarsın bir yabancı gibi, yolunu kaybetmiş bir çocuk gibi kalırsın. Adımların seni götürmez hiçbir yere. Bakışların manasızlaşır. Yapayalnız hissedersin. Seni boğar sanki, korkutur ürtükütür. Her şey üstüne gelir adeta. Bilinmez bir yerde kaybolmuş gibi.
Sonra günler gelip geçer, aylar mevsimler geçer. Alışırsın yıllarını verdikçe. Bir şehiri sevmek için onun sana da bir şeyler vermesi gerekir. Vermezse sadece günlerini alır götürür. Bir mecburi yaşar gidersin işte. Sana bir şey katmalı yaşadığın şehir sana kendinden bir şeyler bırakmalı. Sonra sende sevmeli, alışmalı ve kendini oraya ait hissetmelisin. Bazı şehirler vardır ilk andan itibaren seni sarar kuşatır. İlk baştan severek başlarsın yaşamaya. Ne güzel değil mi yolu öyle şehirlere düşenler için. Aşkla yaşarsın, aşkla çalışırsın. Bir mecburiyet olmaz yaşamak senin için. Çünkü sevdiğin şehirdesindir. İstanbul ve Antalya için ben hep öyle hissetmişimdir.
Bazı şehirler de vardır ki soğuk seni kendine kabul etmeyen. İşte mecbur kalmışsındır yaşar gidersin. Ardında bıraktığın yıllara bakınca sana hiç bir şey vermemiştir. Senin ömründen onca seneyi alıp götürmüştür. Bir sürgün yeri gibi hissedersin sayılı günlerini tamamladığın. Bende de bu tanıma uyan bir şehir oldu. Ne zaman yolum düşse hep soğuk karşıladı beni. Oysaki hayal ettiğim üniversiteyi okumak için gelmiştim. Ve bende gittim ardıma bile bakmadan kaçarcasına. Bir sonraki sene depremden ağır hasar almış bir şehri seçtim hem okumak hemde yaşamak için. Derseniz sevdin mi ya da kendini oraya ait hissettin mi tabiki hayır ama Ankara kadar soğuk değildi en azından.
Üniversiteyi bitirip ayrıldım ve bir daha da yolum düşmedi zaten. Gidip diplomamı bile almadım daha. Sonra başka bir şehre alışmam gerekti. Daha yakın hissettiğim bir şehre. İşte o şehri sevmiştim. Kendimi yabancı hissetmedim hiç. Hala gelip giderim. Aslında çok şehir var sevdiğim her zaman gidip görmek istediğim.
Üniversite yıllarım sürekli yolculuklar ile geçti. Bir şehir vardı hiç unutmam dinlenme tesislerinde sürekli otobüslerin durduğu. Soğuk bir kış günü şöyle düşünmüştüm. Bu şehirde nasıl yaşar insan! Yıllar sonra yolum o şehre düştü ve yedi yıl yaşayarak öğrendim. Ne o kendini sevdirdi bana ne de ben o şehri sevmek için çaba sarf ettim. Yaşayıp gittim. Bir sürgün gibi işten eve evden işe günler gelip geçti. Yıllarca hep yollara baktım bir gün bu şehirden çıkıp gideceğimi düşünerek. Sonra bıraktım her şeyi nasıl olsa her şey olacağına varmıyor muydu. Gittiği yere kadar dedim. Gitmiyordu biliyordum. Gitmeyecekti de ben gitmeye karar vermeden.
Oysaki ben yeşili ve suları seviyordum. Bazen bir dere bazen bir göl ve bazen de bir deniz çağırıyordu beni. Ruhum lime lime oluyordu işte öyle zamanlarda. Deli bir rüzgâr çıkıyor alıp götürüyordu beni sürekli uzaklara. Ben şehirsiz kalıyordum. Evsiz yurtsuz oluyordum. Gitmek, çekip gitmek diye içten içe bağırıyordum. Kimse duymuyordu beni. Ben kalmak için birşey yapmıyordum. Sadece zamanı öldürüyordum. Bazen günleri sayıyordum. Sonbahar gelsin, kış geçsin, bahar bitsin, oldu ya yaz da geçsin. Geçmiyordu işte. Ne bende ki yabancılık hissi ne de mevsimlerin sıralı geçişleri.
Bilmiyorum ki niye gelmiştim, ne bulmuştum, neden bu kadar kalmıştım. Yoksa ben kendimden mi kaçmıştım. Niye kendime böyle bir ceza vermiştim. Oysaki pek çok şehri sevmiştim. Yaşamak içinse yabancı bir şehri seçmiştim. Ama şimdi biliyorum ki yaşamak için sevmeyi seçtim. bir deniz kıyısında bilinmeyen zamanı beklemeyi seçtim.