Maket bıçağının sadece kağıtta kullanılıp kullanılmadığını anlamak için boydan boya avucumu kesmiştim. Sadece kağıtta kullanılmıyormuş.
Dersler bittikten sonra voleybol dersi alırdık beden hocasından. Üzerimde boydan boya kırmızı eşofmanlarımla antrenmandan çıkıp eve giderken bir anda yağmur yağıp gök gürüldemeye başlamıştı. Kafamda da kırmızı renge şimşek düşer algısı var o sırada artık kimden öğrendiysem. O gün acayip korkmuştum böyle hızlı hızlı eve yürüdüğümü hatırlıyorum.
Kendi evimiz de dahil olmak üzere misafirliğe her gittiğimiz evde banyoya girip (deterjan, şampuan vb.) ne bulursam onlarla banyonun zeminine resim yapardım kendimce. Tabii bu olay fark edildikten sonra bırakın banyoya gitmeyi misafirliğe gittiğimiz evlerdeki mutfaklara bile tek başıma gitmeye iznim yoktu. :)
Şimdiki zamanda içimde taşıdığım çocuğun bir şövalyesi, bir sürü tuvali ve o tuvaller üzerine resmedilmeyi bekleyen çok güzel hayalleri, o hayalleri resmedecek onlarca fırçası ve rengarenk boyaları var. O zamanlar eli şampuan kokan çocuğun elleri şimdilerde boya kokuyor. :)
Çiçekleri ezip aklımca parfüm yapıyordum. Sonra da kapı kapı dolaşıp komşulara bin bir numarayla satmaya çalışıyordum :)
Temmuzun deli sıcağında babaannemin civcivlerinden birini eve götürmek niyetiyle alıp yarım saatlik araba yolculuğunda avcumda severek uyuttuğumu düşünürken öldürmüştüm...