GÖNÜLLERCE IŞIK YILI UZAKTA
(0 yorum)Bir miktar vahşet içeriyor aslında her ruhun kumaşı . Canı yanmakta olan iplikleri birbirine sıkıca bağlamak bir nevi cehennem . Kendi kabuğuna gömülmüş onca duyguyu tek bir karanlığın göğsüne serilecek delik deşik bir perdeye çevirmek , zebaniden hallice bir terzinin işi olsa gerek . Hoş hepimiz de katiliz zaten . Bir kalbin enkazını oluşturabilmek adına dillerimiz keskin birer bıçak , duygularımız delip geçen bir kurşun ve manalarımız ızdırap ateşi . Çift tarafı keskin bir bıçak tabii . Bazen başkalarını acıtmamak adına kendi duygularımızın eşiklerinde gezdirdiğimiz , bazen kendi egolarımızı inşa etmek amacıyla harcadığımız diğer hayatlarda , dans ettirdiğimiz . Hiç kimse , tarafsız duygulardan bahsetmemeli bu ara bence . Her bir iyiliğin veya kötülüğün içerisinde gizli bir tatmin algısı yatmadığını söylemek , bencilliğini dürüstçe itiraf etmiş birinin halinden daha alçakça olur . Yaşadığımız hayat tatmine dayalı tabiki . Bir ruha iyi gelmek bile bir özlük tatmini . Çünkü '' Şu anı en doğru kılacak davranış bu ! '' mantığından ziyade , yaptım , kendime ve bir başkasına iyi geldim tatmini var ruhlarda . Gururunu yaşamadığımız iyiliğimiz yok adeta . Gözümüzü açıp kapadığımız her anın içerisinde bir doyum arayışımız var . En güçlü gözükmeye çalışan zavallılarda da , zavallı gözüken güçlülerin kanında da doyum arzusu akıp duruyor . Çünkü acıktık . İnsancıl bir hal almaya , o lanet ihtiyaç piramidinin bir köşesinde varlığımızı hissetmeye açız . Evet doyumu saçma sapan kapılara çarpa çarpa arıyoruz kafalarımızı bu kısmı inkar edilemez . Ancak bir yerinden tutunmaya çalıştığımız bu piramit , bir şekilde hepimizi dışlıyor vahşice . İhtiyaçlarını anormalleştirmiş vasat bir nesil , garip zihinler , gördüğü değeri kabullenmek aciz yüksek topuklu egolar ortasında yabani hayvanlarız . Bence belgeseli çekilmesi gereken en vahşi yaşam bizlerin ait olduğu habitatı aslında . Birbirimizi dinlemekten , duymaktan , acımaktan ve sevmekten aciz garip mekanizmalara dönüştük . Eleştirilerimiz yapıcı değil , ruhlarımız sarıcı değil , varlığımız yıkıcı , öfkemiz sarsıcı . Kendi yarattığımız karanlık odaların içerisinde yabancıları eğitmeye çalışan zorbalar gibiyiz hatta . Hiçbirimizin sevgiyle sarılmış taze bir kalbi yok . Hangi tıbbi görüntüleme cihazı bu kalplerin pasını görüntüleyip sergiler bizlere acaba ? Dil döküp ifade ettiğimiz onca hatanın içerisinde , bir miktar kendi payına düşeni aramaktan aciz bu ruhlarımızı ayıklayacak kadar ne zaman ilerler ya da tıp ? Özümüzün bu korkunç karanlığı ve vahşet çağı ne zaman son bulur ? Çünkü en son ne zaman birisine içtenlikle sarıldığımı hatırlayamayacak kadar parçalandım . Dışarıdan gördükleri bu beden , suni bir yapıştırıcı ile bağlı bu hayata . Adına ruh dedikleri şu garip şeyi taşıyorum ama bağları , her tanıdığım karanlıkta biraz daha azalmakta . Özgürce söylenmiş kelimelerden uzakta güzellemeler olmadan bağlanamayan kalpler yosunlu , maviyi tatmamış ruhların havası solunmaz , tartıştığımız hiçbir yer durulmaz halde . Ne zaman değişeceğiz biz ? Güven bir mevsim gibi zamanını kazanıp girecek mi yaşantımıza ? Aradığım cevaplara kavuşsam güzel bir resim çizerdim sizlere , duymak istediğim güzel cümleler çınlasa kulağıma aktarırdım sizlere . Ancak her şeyin içine edilmiş o karanlık duvarlar yüksekler . Tek bir ışık var onu da yazmak için kullanıyorum . Başka bir ışık belirecek olsa , onu da ilk kaynağı kıskanır yüreğimden . Mahvedilmiş şeyleri anlatmak gerekir dedi bir ses . Anlattım . Güzellikler de gerekir dedi bir ses duydum . Aradım . Bulmak istedim . Bulamadım . Çöplük zihniyetlerde kurumuş birkaç fikir artığına bile sarılmayı denedim . Tutunamadım . Gecenin kalbine yenik düşmüş bir yıldız gibi uzaklaştım . Ancak gidilecek daha uzak bir mesafe yok . Ben tanıdığım benden bile farklılaştım . Üzgünüm . Daha fazlası yok . Daha başka bir alternatif yok . Gördüğüm bu dünyanın sindirilebilecek bir yanı yok . Kimse yakın değil , mesafeler gönüllerce ışık yılı uzakta .