İstanbul'a ilk gittiğim zamanlardı, ablamın arkadaşının evinde kalıyordum. Bir gece balkona çıkıp gökyüzüne baktığımda bu duyguyu hissettim. Halbuki gök her yerde göktü, toprak her yerde toprak. Şair her şeyi özetlemiş: "Bilmem insan nerenin yerlisidir."
dünyaya dair hissetmedim ama bir şehre ait olmadığımı hissettiğim o anı hiç unutmuyorum. balkonda yıldızsız gökyüzüne baktığımda "benim bu şehirde ne işim var?" dediğim anda kendimi çok çaresiz hissetmiştim. bir daha asla geriye dönemeyeceğimi o an anladım.
Düşüncelerim sebebiyle ötekileştirildiğim; bazı şeyler için çabalarımın hafife alındığı, anlaşılmadığım, yanlış anlaşıldığım zamanlar da çok yabancı hissediyorum bu hayata, dünyaya.
İnsan olmanın sürekli ötelenen farkındalığıyla karşılaşıldığı an. Kendimizi bir şeylere adayarak zehir zemberek bu gerçekle karşılaşmaktan alıkoyarız. İşte bu yüzdendir her sorun halledildiğinde içine düşülen boşluk, asıl sorunla baş başa kalmak.
Ölümü düşlemeye başladığı anı takip eden her andır aslında. Artık kendini bu dünyada bir varlık olarak algılamayı başaramayınca yalnızlık ve yabancılaşma kalan zamanı doldurur.