Sanat Dışı Gürültüler
(0 yorum)Sanat dışı gürültülerin arasında kaybolmuş bir hikaye…
Gürültü. İnsanın içini kemiren, sessizliği bozan, kafasını karıştıran bir şey. Sanatın saf, berrak sularında yüzerken bile, bu gürültü bazen içimize sızar. İşte bu hikaye, o gürültünün izini sürüyor.
Bir akşamüstüydü. Sokak lambaları henüz yanmamıştı. Şehir sessizliğe bürünmüştü. Ben, eski bir kafede oturuyordum. Ahşap masalar, yıpranmış sandalyeler… Her biri bir hikaye anlatıyordu.
Kafemin köşesinde, bir piyanist vardı. Gözlükleri camlarında yansıyan ışıklarla parlıyordu. Parmakları tuşlara dokundukça, piyano notaları havada dans ediyordu. İnsanlar sessizce dinliyordu. O an, gürültü yoktu. Sadece müzik vardı.
Ama sonra… Kapı açıldı. İçeri bir grup genç girdi. Yüksek sesle konuşuyorlardı. Kadehlerini tokuşturup, kahkahalar atıyorlardı. Gürültü, sessizliği yırtıp geçti. Piyanist durdu, gözleri hüzünle dolu. Müziği kesildi.
Gençler, masaları işgal etti. Kafedeki sessizlik yerini gürültüye bıraktı. Piyanist sessizce kalktı ve gitmek üzereyken, gözleri benimkilerle buluştu. Anladım ki, o da aynı gürültünün içinde kaybolmuştu.
Benim yazdığım bu hikaye, o piyanistin gözlerindeki hüznü taşıyor. Sanatın içindeki gürültüye rağmen, onun müziğiyle hala bir umut ışığı parlıyor. Belki de sanatın en güzel yanı budur: Gürültüye rağmen, içimizdeki sessizliği bulmak.
Evet, bu hikaye benim hislerim. Etkileyici mi? Bilmem. Ama belki de sanatın en güzel yanı, herkesin kendi hikayesini yazabilmesidir. 🎨📝