Sevme Sanatı
(0 yorum)Hayatı yaşanmaya mümkün kılan ögelerden biridir sağlıklı aileye sahip olmak. Her zaman yanında duran, destekleyen... Tıpkı benim de sahip olduğum gibi, Erich Fromm un Sevme Sanatı kitabında sevmenin her türlüsü bence çok güzel anlatılmış ama en çok babanın evladına olan sevgisi beni biraz duraksatmıştı, bu yazıda baba sevgisinin anne sevgisi gibi sınırsız ve doğuştan olmadığı, babamızın istediği gibi evlat olursak ancak babamızın bizi seveceği bu sevginin de koşullu olduğu belirtilmişti. Bu yazıyı tek bir örnekle çürütecek olsam o örnek babam olurdu. Benim gibi hayatı başarı dolu bir evladı ile bir küçüğümün talihsizlik dolu eğitim hayatı arasında hiçbir zaman kıyas olmadı bunun verdiği huzur nasıl anlatılır bilemem tıpkı şu an hissettiğim gibi saat gece bir ve biz birbirimizi yargılamadan mutfak masası etrafında birleşmiş kardeşimin sorununa çözü arıyoruz hepimiz kendimizde biraz hata bularak onun başarısızlık yükünü hafifletmeye çalışıyoruz bu yaptığımız şey hepimize iyi hissettiriyor masadan kalkarken babamın, sıkıntı etmeyin dünyanın sonu değil ya ,demesi bile kaygılarımın çoğunu azaltıyor. Annem için aynı şeyi söylemem pek mümkün değil kaygısı bir cümleyle hafiflemiyor, bizi daima en iyi yerde görmek istiyor elbette her anne gibi ve başarısızlığımıza en çok annem üzülüyor. Biliyorum birazdan hepimiz uyumaya gideceğiz ve annemi uyku tutmayacak.
Bazen bu yoğun olarak hissettiğim aile bütünlüğü beni çok yoruyor, herkesin yükünü hafifletme dürtüm beni hayattan soyutluyor. Cesur Yeni Dünya kitabında en çok etkilendiğim noktalardan biriydi aile kavramı olmayışı ve Aldous Huxley in bunu anlatış biçimi. Ailenin dayattığı sorumluluklar belli bir noktadan sonra dayanılmaz ağırlaşıyor ve mevcut yaşamı yalnızca pragmatizm üzerine yoğunlaştırıyor diye. Birçok noktada hak versem bile ailemin verdiği başkasına ihtiyacın yok hissi tüm ideolojileri haksız çıkarıyor benim nazarımda .