Sizin İçin Varım - Öykü
(0 yorum)Bir kız var... Adı Ferhunde. Bu kızın çok güzel bir yeteneği var. Özel güç diyelim biz ona. Aslında, şu an yaşadığımız toplumda, ötekileştirmeye maruz kalmış birçok insanın ihtiyaç duyduğu bir güç. Ferhunde, 17 yaşında, sıradan bir lisede okuyan sıradan bir genç kız. Ailesi ile arası orta denilebilecek kadar iyi diyebiliriz. 15 yaşındayken, kendinde çok değişik bir özel güç keşfediyor Ferhunde. İnsanların, onu nasıl göreceğine o karar veriyor. Yani açarsak, mesela Ferhunde'nin saçını eleştiren biri var diyelim ki. Ferhunde, saçını o insanın nasıl görmek istediğini yüzüne bakarak anlıyor ve o nasıl görmek istiyorsa öyle şekillendiriyor. Kısacası, toplumun baskısından bıkmış ve yersiz eleştirilerden sıkılmış biri. Bu özel güç, onun hayat kurtarıcısı. Aynı anda, birçok insanın olduğu ortamda, kim onu nasıl görmek istiyorsa, o insana özel, görüntüsünü değiştirebiliyor. Birisi saçını beğenmez, diğeri kilosunu az bulur, öteki aşırı çirkin bulur. Yani Ferhunde, böyle bir toplumda, eleştiri kaldırabilenin bile zar zor hayata tutunabileceği bir toplumda, insanların istediği gibi yaşama zorunluluğu hissediyor kendi içinde. Hissetmesi de lazım gerçi orası ayrı. Ferhunde, bir yandan bakılınca şanslı değil mi? Böylesine bir toplumda, bu özel güç değil; insanlara hediye edilmesi gereken sıradan bir özellik olmalı... Ferhundeyi kabaca tanıdık. Dilerseniz onu daha da yakından tanıyarak, ailesi ile olan ilişkisine göz atalım. Ferhunde, dediğim gibi, ailesi ile ilişkisi orta. Ne iyi ne kötü yani. Ailesi öyle baskıcı değil ama, anladınız siz. Birbirlerine karşı aşırı sevgi besledikleri de söylenemez. Ferhunde'nin ailesinden şikayetçi olduğu yönleri olduğu gibi, ailesinin de Ferhunde'den var. Ferhunde, ailesinin ona nasihat vermesinden çok şikayetçi. Ama öyle böyle değil, çok fazla nasihat veriyorlar. Ve Ferhunde'nin özel gücü, maalesef burada devreye giremiyor. Çünkü Ferhunde nasıl gözükürse gözüksün, onlar nasihat vermeye devam edecek. Ailesi dediğim gibi baskıcı değil ama, çok fazla nasihat vererek iyi bir şey yaptıklarını sanıyorlar. Yoksa zorlama falan yok, sadece konuşuyorlar ve sonrasında "Ah ah" deyip kafalarını hafif sallayıp düşünceye dalıyorlar. Yaparsan yap, yapmazsan ne bok yersen ye misâli. Ferhunde de bazen içinden, keşke bu gücüm yerine insanları susturabilme yeteneğim olsaydı diye geçiriyor. Ama toplumda zehirli insan çok, bütün özel güçler bizde toplansa, yine de baş edemeyeceğimiz kişilerin olacağı kesin. Bu arada, ailesinin Ferhunde'den şikayetçi olma nedenini anlamışsınızdır sanırım. Hani demiştim ya, birbirlerinden şikayetçi oldukları yönleri var diye. İşte ailesinin de şikayeti, Ferhunde'nin bu çoğu nasihata uymaması, kulak asmaması. Kusura bakmayın ama bu denli nasihatlara kulak asılsa, insanın aklı şaşar, mal olur tabiri caizse... Ne dersiniz? Şimdi de Ferhunde'nin arkadaşlarına şöyle kabaca bir göz atalım mı? Ferhunde, bu yeteneğini keşfetmeden önce, belirli oranda zorbalığa uğruyordu. Ama şu sıralar onu rahatsız eden yok. Nedeni de belli zaten. Onu önceden rahatsız eden insanların yüzlerine bakıp, onların kafasındaki Ferhundeyi sunuyor. Örneğin birkaç arkadaşı Ferhunde'nin saçını çok beğendi diyelim. Biri o saçı örgülü görüyor, biri dalgalı, diğeri de düz. Yani yandaki kişi 'saçın dümdüz harika' dese, öteki 'saçı düz değil ki ayrıca düz olmasın çok kötü olur' diyebilir. Ama şu zamana kadar hiç böyle bir şeye rastlamadı çok şükür. Neden çok şükür? Çünkü insanlar birbirlerinin akıl hastası olduğundan şüphe duyabilirdi. Bu arada Ferhunde, sadece sevmediği kişiler ona zorbalık yapmasın diye kendini değiştirmiyor. Onun hakkında hiçbir şey söylemeyip, laf etmeyen insanların da onu nasıl görmek istediğine bakıp, övgü toplamak için de kendini değiştiriyor. Kısaca arkadaşlarıyla ilişkisi de böyle, sakin sakin okuluna gidip geliyor. Ancak Ferhunde ile ilgili bir şey daha söyleyeceğim size. Bu kız, sınıfındaki birine aşık. "Ne güzel! Özel gücü var, onun istediği gibi görünebilir!" dediğinizi duydum sanki. Ama işin can alıcı noktası da o. Ferhunde, sevdiği kişinin onu saf hâliyle sevmesini istiyor. Ve o gönlünü kaptırdığı kişinin, onu nasıl görmek istediğine de bakmaya korkuyor. Çünkü eğer onun hayâlindeki Ferhunde'ye benzetirse kendini, bunun aşk olacağına inanmıyor. Beni ben olduğum için sevmesi lazım düşüncesinde ilerliyor Ferhunde... Ferhunde, aşık olduğu kişinin onu saf hâliyle sevmesini istiyor demiştim size. Fakat o sevdiği kişi, Ferhunde'ye hiç yüz vermiyor. Yani arkadaş olarak dâhi yüz vermiyor, konuşmuyor onunla. Bu sebepten ötürü Ferhunde ikilemde kalıyor. Ya saf hâliyle kalıp sevdiği kişinin onu fark etmesini bekleyecek, ya da sevdiği insanın, kafasındaki Ferhunde'ye bakıp kendini öyle gösterecek. Ferhunde bunun üzerine biraz düşünüyor. Bir karara varamıyor ilk başlarda, ama sonrasında beklemekten sıkıldığı ve başka çaresi olmamasından dolayı, sevdiği kişinin onu nasıl görmek istediğine bakmaya karar veriyor. Ferhunde bunların hepsine evdeyken karar veriyor. Ertesi gün okula gittiğinde, yine bir rutin olarak etrafındaki insanların isteğine göre kendini şekle sokuyor. Sadece övgü almak istediği insanlar ve kendisine zorbalık yapan insanlar için. Zaten gördüğü insanlar aynı kişiler olduğu için, dikkatli bir şekilde onların düşüncesine bakmasına gerek kalmıyor. Ferhunde ardından sınıfa giriyor. Sevdiği çocuğun en arka sırada oturduğunu ve sınıftan birkaç kişiyle sohbet ettiğini görüyor. Ona hafif utanmış bir yüz ifadesiyle bakıyor. Onun, kendisi hakkında ne düşündüğünü öğrenmesi için yakınına gitmesine gerek yok zaten. Yüzüne bakması yeterli oluyor. Ferhunde derin bir nefes alıyor, ve çocuğun yüzüne bakıp onun kafasındaki Ferhunde'ye erişmek istiyor. Ancak Ferhunde, çok ama çok büyük bir hayâl kırıklığına uğruyor. Çünkü sevdiği çocuğun kafasında hiçbir Ferhunde görünümü yok. Ferhunde'yi hiçbir görünümdeyken düşünmemiş, hayâl etmemiş. Ferhunde onun için olsa da olur olmasa da olurmuş meğer... Ferhunde'nin kahrolduğu gün... Hayâllerinin, bir başkasının hayâliyle meşgul olduğu vakit söndüğü gün. O gün dersleri dinleyemez, konuşamaz hâldeydi zaten Ferhunde. Belki başkaları için büyütülmeyecek cinstendi fakat, Ferhunde'yi bu olay derinden sarsmıştı. Okuldan eve dönerken, gözleri ağlamaktan kızarmış hâldeydi. Kimse de yanına gelip "Neden ağlıyorsun?" dememişti üstelik. Eve girdiğinde direkt odasına geçti ve kapısını kapattı. Annesi de sessizce "Allah'ım bu çocuğa akıl fikir ver!" diyordu, bunların hepsini duymuştu Ferhunde. Üstünü başını çıkarma tenezzülüne bile girmeden derhâl kendini yatağa attı. Nasıl göründüğü artık umrunda değildi Ferhunde'nin. En büyük zorbalığı yapsalar bile canı bu kadar yanamazdı. Yatağında tavana aval aval bakmakla meşguldü. Aklından şu an hiçbir şey geçmiyordu, ölü gibiydi. Aşk, Ferhunde için bu denli önemli bir yere sahipti. Tam 30 dakika boyunca hiçbir şey yapmadan öylece yattı. Odasına geçtikten yaklaşık 45 dakika sonra, annesi Ferhunde'nin kapısını tıklattı, Ferhunde'den ses yoktu, annesi de içeri dalıverdi. Ferhunde, sanki odasına annesi gelmemiş gibi, hâlâ yalnızmışçasına yerinden kıpırdamıyordu. Annesi onun bu üzgün hâlini görünce üzerine gitmek istemedi, belli ki onu derinden sarsan bir şey olmuştu diye düşündü. Ferhunde'nin yatağına oturdu, ve yavaşça saçını okşamaya başladı annesi. Annesinin yaptığı bu davranış, Ferhundeyi şaşırtmıştı ama aynı zamanda mutlu etmişti. Birdenbire üzüntüsü, küçük bir sevince dönmüştü. Annesi tam on beş dakika, bir kelime bile söylemeden Ferhunde'nin saçını okşadı, sonra da yataktan kalktı ve kapıya doğru yürümeye başladı. Annesiyle kurduğu bu bağ, değişik hissettirmişti ona. Çok fazla sorgulamak istemedi ve yorganına sımsıkı sarılıp uykuya daldı. Bir nebze de olsa unutmuştu okuldaki olayı, şimdilik... Ferhunde uyandı. Elini yüzünü güzelce yıkadı, ardından mutfağa gidip bir şeyler atıştırdı. Sonra da okula gitmek için hazırlandı. Mutsuzdu Ferhunde, ama azcık da olsa toparlamıştı. Dünküne nazaran daha iyiydi. Okula gitmek için hazırdı ve dışarı çıktı. Okula girdiğinde kendini, insanların kafasındaki Ferhunde'ye dönüştürmedi. Bu acıdan sonra insanların ne dediği umrunda değildi artık. Okulun bahçesinden geçerken, insanlar Ferhunde'ye iğrenç bakışlar atıyordu. Ne kadar umrumda değil artık dese de, canı yanmıştı Ferhunde'nin. Yukarı hızlı adımlarla çıkıp sınıfa girdi. Etrafa bakındı, sevdiği çocuk sınıfta değildi. Bir yandan sevindi Ferhunde, onu görürse daha çok üzüleceğinden emindi. Sırasına oturdu ve ruhsuz bir şekilde bütün gününü böyle geçirdi. Çıkış zili çaldığında ise, hiç acele etmeden, yavaş adımlarla okuldan ayrılıp eve doğru yürümeye başladı. Ağır adımlarla yürürken, birazcık ileride, Erhan'ı gördü. Erhan'dı sevdiği çocuğun adı. Ferhunde duraksadı. Bir süre Erhan'a baktı. Sanki birini bekliyor gibi bir hâli vardı. Ferhunde, bir köşeye geçip Erhan'ın kimi beklediğini merak etti ve onu bir süre izledi. Bir süre sonra, Erhan'ın yanına bir kız geldi ve ona sımsıkı sarıldı. Ferhunde, bu manzara karşısında daha da kahrolmuştu. Canı iyice yanmıştı. Sevdiği kişinin onu düşünmemesi ve ayrıca onu başka bir kızla görmesi Ferhunde'nin ruhunu mahvetmişti. Ağlaya ağlaya, hızlı adımlarla, bilmediği bir yola doğru yürümeye başladı. Nereye gittiğini bilmiyordu ama çok da önemli değildi zaten... Ferhunde, bilmediği yere giden bir yolda yürürken, ileride bir bank gördü. Gözleri ağlamaktan şişmiş bi şekilde, oraya oturdu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamayan Ferhunde, hiçbir şey yapmadan yarım saat bankta vakit geçirmişti. Annesi, Ferhunde eve gelmeyince merak edip aradı. Zil sesi, kulağına gayet iyi işliyordu ama duymak istemiyordu. Kimin aradığını bile merak etmemişti. Daha sonra annesi mesaj attı, ancak ona da bakmadı. Ferhunde içinden, artık yaşamanın bir anlamı kalmamıştı benim için diye geçiriyordu. 45 dakikanın sonunda banktan kalktı ve tekrar bilmediği bir yere doğru yürümeye başladı. Her adımında acısı sanki daha da artıyordu. Sokakta yürürken, insanların ona nefret dolu gözlerle baktığını hissediyordu, çünkü o şu an saf hâliyleydi. Bayağı bir yürüdükten sonra, ileride bir uçurum gördü. Nerede olduğundan habersizdi, o kadar uzağa gitmişti ki, 100 metre ilerisinde bir uçurum vardı. Ferhunde içinden, bunun bir tesadüf olmadığını, ona gönderilen bir işaret olduğunu geçiriyordu. İntihar etme kararı aldı birdenbire. Nasıl olsa kimse onu önemsemiyordu, önemsese bile önemsedikleri gerçek Ferhunde değildi, o kendini hep insanlar için değiştiriyordu. Özel gücü, bir yandan onun hayatını olumsuz yönde etkiliyordu. Ferhunde derin bir nefes aldı, ardından hüngür hüngür ağlamaya başladı. Sesi o kadar güçlü çıkıyordu ki, her yerden duyulacak gibiydi. Ailesini, onu sevenleri, kısacası ardındakileri hiç düşünmeden uçurumun kenarına koştu ve anında kendini aşağı attı. Ferhunde, ölmeden birkaç saniye önce kendini ilk kez özgür hissetmişti... Ferhunde ölmüştü. Hiç tereddüt etmeden kendini aşağıya bırakıvermişti. Şu an Ferhunde'yi geri getirmek mümkün değil, ancak onunla ilgili çarpıtıcı gerçekleri, sizlerin önüne sermek istiyorum. Ferhunde'nin aslında özel bir gücü yoktu. Şaşırdınız değil mi? O sadece fazla mükemmeliyetçiydi. Yani bir insanın onu sevebilmesi için, onların istediği gibi olma zorunluluğu hissediyordu. Özel gücünün olmadığının o da farkındaydı, sadece öyle bir yeteneğe sahipmiş gibi hissetmek için kendini kandırıyordu. Toplumda zamanında fazlasıyla ezilmişti, böyle hissetmesinin en mantıklı sebebi buydu. İnsanların öyle aklını falan okuyamıyordu dediğim gibi, sadece onların yanındayken, bu özel gücüne inandığı için, kendini sakinleştiriyordu ve 'sen onların istediği gibisin, sakin ol!' diyordu içinden. Ferhunde, mutsuz ve yalnız hissetti her zaman. Erhan'ın ona karşı bir şeyler hissetmediğini anlaması için, özel bir güce ihtiyacı yoktu. Ferhunde bunun farkındaydı ve kendi içinde umutsuzluğa kapıldı. Aslında Erhan'ın, kendisini sevmediği bir kesinlik içermiyordu, ama Ferhunde emindi. Erhan'ın kendisini sevmediğinden emindi. Çünkü onunla hiç konuşmuyor, selam bile vermiyordu. Zaten onu bir kızla sarılırken görmesi, onu tamamen hayattan koparmıştı. Kendi içinde emin olmadığı şeylerde bile hemen hayata küsüp, üzüntüye kapılıyordu. O kızı da Erhan'ın sevgilisi sanıp derinden sarsılmıştı ve o sarsılış, Ferhunde'yi ölüme sürüklemişti. Ama o kız, Erhan'ın sevgilisi değildi. Anne tarafından kuzeniydi. Ama ne fark eder, Ferhunde geri gelecek mi? Bu saatten sonra sevgilisiymiş, değilmiş. Bu önemli değil. Önemli olan, Ferhunde'yi bu hâle getiren insanlar. Onu baskı altında hissettiren, ve olduğu gibi değil; istenilen gibi sevilme zorunluluğu hissettiren insanlar...