san ki hâlim pürmelâl
yansıyor ölüm eşyaya
silme
sonsuzluk avucumda
dilim varmıyor de(ğ)meye
ışığı çoktan yitirdi
kalbim
kılıç sesleri geliyor
güneş...
aklıma düştün
çay dökerken
kalbime gam
telaş sıçradı
çayın tadı
geldi yerine
ne karanfil
ne de tomurcuk
foto/va
mekân/kartepe
bugün daha mı azsın, değil bence
her tarafta bir sis, orman sessizliği
zulamda kırık, cam ve zift
parça parça acı parça parça keder
hiç ummadım ama bekle...
bir hâle borçluyum
öğrendiğim her şeyi
öyle garip ki huyum
setrettim hep bilmeyi
sendin bana nazar eden
uzattım bilmeceyi
zihin canlı ölü beden
sâbiîl...
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir ha...
can hınk'ına gelene kadar dilinden düşmedi ah
berdevam ateşte kaynayan kazan
başını yere koyduğun zaman
masum ve masun kalacak
rüyanda bile günah işlemed...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok