Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir ha...
can hınk'ına gelene kadar dilinden düşmedi ah
berdevam ateşte kaynayan kazan
başını yere koyduğun zaman
masum ve masun kalacak
rüyanda bile günah işlemed...
araba el etti
zaman kayboldu
göğsümde pencere
perde açıldı
kimdi el eden
zamanı çalan
içimde büyüyen
kunduz yuvası
derdimi zeytine
peynire anlattım,
zeytin güldü geçti
peynir geçti güldü
ortada derdim kaldı
karnım doysa da
ölüm meleğinin
mezarı nerde
ölmedi mi daha
öldürülmedi mi
hani o şen deniz
şairler ve Teos
sahipsiz mi kaldı
begonviller
bodur ağaçlar
mahzun, sessiz
aşk samimi bir dua gibidir
mebdei iyi niyet ve güzellik
neticesi ise meçhuldür
müştereklerin tabiatı uygun olsa da
kalp mabeyninden vareste değildir
aşk...
öldü üzülmedim
sevinmedim de
ben de öldüm
diyemem ama
pembe panjurlu
hayal içinde
mağlup ve mukim
kalakaldım
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok