Neden düşünüyorum ki ben bunları, diye soruyorum kendime. Neden düşünüyorsun Olivya? Tabii ki geçiyor o yollardan güle oynaya, sevdikleriyle, sevgilileriyle.

Yine oturuyor o köşe masada ve yine söylüyor kendisine o en sevdiğin kahveden ve sonra yeni sevgilisine. Jest yapıyor, benden öğrendiği kahve bilgisini sevgilisine satarak. Sahi o da benim gibi homurdanıp “Bence biraz daha kahvesi bol olabilirmiş” diyor muydu? Ben seni, yüzlerde, yollarda, kokularda, kaldırımlarda, yağmurda, youtube müzik listesinde, telefon rehberinde… 

    Gidenlerin ardında bıraktığı toz bulutu içindeyim şimdi. Farklı yüzler, kokular, sesler…

Peşi sıra yokluk merdivenlerinden çıkıyorum. Bağırıyorum! Duyma ihtimaline karşı. Belkilerle dolu hayat, yeni bir belkiye gebe şimdi de. Sınırlarımdaki sınırsızdın sen oysaki. Yerinden ve yordamından habersiz girdiğin bu karmaşık dünyamın çıkmaz sokakları sensin şimdi.

Ahh Olivya! Cehennemin ortasına atılmış, beyaz bir güvercin saflığındasın şimdi. Düşürme bu kadar kendini. Çık dışarı, al o sevdiğin kahveyi.

–Merhaba, bir Flat White lütfen. Sigara, sigara, sigara…

 

  Evet yalnızdım. Yalnızlık bana çok iyi geliyor. Seni daha fazla düşünüyorum. Senden soğumanın uzak olan ihtimalinde gidip geliyorum. Boşa kürek sallamak bile keyif veriyor bana , içinde olan sensin çünkü. Belki de belleğimden, sana dair, senden olan birkaç imge kazıyıp çıkarmam gerekiyor. Ya da yapmam gereken bütün gücümü toplayıp doğrulmak, beni ben yapan seni ardımda bırakıp, gerçek hikâyemin sessiz kahramanına şans vermek. Avuçlarım terliyor şimdi ve hâkimiyetini kaybettiğim ayaklarımsa bir ritim tutturmuş gidiyor.

  Yeni kararlarımla yürümeyi yeni öğrenmiş bir çocuk edasında yalpalayarak minik adımlarla yürüdüğüm bu puslu gecede, geceyi anlamlandıran bir şarkı çalınıyor kulağıma; senden kalan, seni hatırlatan. Nu-Man o To