Okyanusların derinliğini ve bilinmezliğini hayal et ve okyanusun içerisinde bir balık olduğunu düşün. Senden ayrı bir okyanus yok, okyanustan ayrı bir sen yok, ikisi de bir. Evren, tarih, toplum, tabiat, insanlar, hayvanlar, uzay, sağ, sol, ön, arka, aşağı, yukarı, an, geçmiş, gelecek, görünen, görünmeyen, sonsuz... Kısaca algılanan ve algılanmayan her şey, hakikat, nefes, Hak, Hu, o, adı olmayan, isimsiz.

Tahayyül edilebilir değil fakat etmeye çalış ve bu birliğin bir parçası olduğun gerçeğini hatırla. Neredesin, evrenin neresine konumlandırıyorsun kendini, ayaklarını yere basıyor olman boşlukta olmadığın anlamına mı geliyor, yıldızlara bakmak için yukarı kaldırdığın kafan aslında aşağıya, sağa, arkaya bakıyor ya da hiçbir yöne bakmıyor olabilir mi, geçmiş ve gelecek sadece bir illüzyon mu yoksa, yoksa yalnızca tek bir andan mı ibaret zaman, gözünle gördüklerinin ötesinde bir gerçeklik olabilir mi, varlığın ne anlam ifade ediyor? Bunlar gibi nice soruların cevaplarını aramak, kendini ve âlemi tanımak, diğer amaç edinilen her şeyden çok daha mühim bir amaç. Geri kalansa ancak asıl amaca ulaşmakta birer araç olmaktan başka bir şey ifade etmemeli. Kendimizi ilah edinemeyecek kadar acziyete sahibiz fakat dünyevi amaçlar edinecek kadar da değersiz değiliz. Okyanusun bir parçası olduğumuzu hep hatırlarken okyanusun kendisi olmadığımızı da aklımızdan çıkarmadan balıklığımızı en iyi şekilde ifa etmemiz lazım.