Sıcak sokak. Esinti aranan sokak. Kaldırım masalarında tek tük insan. Kaldırım taşları üstünde tek tük insan. Oturanlar, ayakta duranlar ve çok ötede düşmüş biri. Hiçbir bağlantı yok. Bir seyyar satıcı ve çorap tezgahı. Antika kokusu. Antika yüzü. Antika hoş geldini.

Sokağın vaadi bunlar.


Havanın kararması şehre yeni şeyler getiriyor. En azından kimileri için. Birileri birazdan sarhoş olacak, birileri birazdan hayatının en iyi gecesini yaşayacak.

Biri birazdan yanlışlıkla çok feci bir şey yapacak, biri birazdan kasıtla çok feci bir şey yapacak, biri birazdan çok feci bir şey anlayacak. Birileri gülecek, ağlayacak. Akşam şehre yeni hikayeler getirecek. Sahilin rengi değiştikçe sahildekilerin de rengi değişecek. Sokak müzisyenleri, yüzlerindeki ışık azaldıkça daha rahat söyleyecekler şarkılarını. İlk buluşmada biri düşünecek: neden yüzüme bakmıyor. Utanıyor mu? Son buluşmada biri düşünmeyecek: neden yüzüme bakmıyor? Utanıyor mu?

Çok anlamlı bir kedi geçecek birinin yanından ve olmayacak şeyler düşündürecek. İki polis bir göçmeni kovalayacak. Yokuş yukarı kaçmak onun için iyi bir fikir olmayacak. Biri, kahvecinin önünde herkese kahvesini uzatacak. Kek yer misin diyecek. Deli görünecek. Bir martı adımlardan kaçmayacak. Çok gürültülü bir araba en az iki entelektüelin canını sıkacak. Akşamın içi bunlarla dolu.


İşte, ben de o akşamdayım. Varım. Korkumun huyundan caydım, bir ilke yürüyorum. Bir heyecana. Bir deneyime. Yapabilir miyim bilmiyorum'a. Yürüyorum. İyi mi yapıyorum? Yapmasam ne olurdu? Yapabilecek miyim? Yapamazsam ne olacak?

İçimde soru. İçimde heyecan. İçimde merakın türlüsü. İçimde korkunun kısık sesleri. Yenilmiş korkunun kısık sesleri. Yürüyorum. İnadıma. yürüyorum.


Telefonum çalıyor, beni merak eden yok. Mesajlar geliyor, beni önemseyen yok. Yürüyorum. Şu an etkisinde olduğum kararı kimseye açmak? istemiyorum. Alacağım yargılı, peşinhüküm bakışları? istemiyorum. İstemiyorum neden, nasıl, niye? İstemiyorum. Desteğe ihtiyacım var, sorgulamaya? değil. Bu yüzden genellikle ve şimdi yalnızım ve bu yüzden belki de kendimin önemli bir sınavına tek başına gidiyorum. Bu yüzden simsiyah giyindim. Ayakkabılarım hariç. Değil.


Hızlı yürümek istemiyorum. Hemen varmak istemiyorum. Gördüğüm hiçbir şey önemli değil, ama yine de uzun bakıyorum şeylere. Bir sandalye fısıldıyor: vazgeç. Bir kadın yanımdan geçerken yüzüme bakmıyor: vazgeçme. Yaşlı bir kadın elindeki poşetlerle ağır ağır yürüyor, önce, acaba çok uzakta mıdır evi, sonra tutsam mı poşetlerinin ucundan, en son neyse.


Her şey geliyor, tanıtıyor kendini ve hızla, bir neyse mesafesine uzaklaşıyor. Böyle olmamalıydı. Neyse. Öyle yapmasa mıydım? Neyse. Bir şeyi mi özledim. Neyse.

Bıktım bundan. Yorgunluk, olduğundan korkunç kılıyor her şeyi. Yılgın görünmek istemiyorum. Niye güçlü görünmek istediğimi bilmek istiyorum. İçim neye karşılık geliyor, bilmek istiyorum.

Kafamın içinde devinip duranların kimde nasıl, ne çeşit etkiler uyandıracağını merak ediyorum.

Bunu yapacağım.


İşte, saat 19.45. Sadece ve son 15 dakika. Şimdi bir duman içeyim. Acaba nasıl görünüyorum. Ve bu önemli mi? Bence değil. Güzel değil, ilgi çekici görünmeliyim. Sanırım ihtiyacım olan bu. Saçlarımı iyice dağıtsam mı? Gömleğimi bozsam? Hatta bir iki düğme koparsam? İnsan dağınıkken komik görünür. İşler mi bu?

Veya buna gerek var mı? Galiba yok. E, hadi bakalım.


Kapı önü kalabalığı. Merdiven önü dumanı. Bir otopark. Arası boşluk. Dumanı. Yamuk bir tabela. Dumanı. Tabelaya dikkatli dikkatli bakış. Büyüyen gölgelere heyecanlanış. Birkaç amaçsız adım. Birkaç amaçsız adım daha. Sonra bir duvara güven. Birkaç amaçlı adım. Birkaç amaçlı adım daha. Peşinden. Her şeyin ağırlaşması. Zamanın yavaşlaması ve halkalaşması sanki. Halka halka ilerlemek anın içine. Bir yutkunma. Bir öksürük. Son duman. Dikleşme çabası. İçeride her şey yolundaymış izlenimi yüze. hemen, çabuk ve şimdi. Hiçbir şeye atılan tebessüm. Mekan duvarına yaslanmış birkaç kişi. Kapı önünde sarhoş. Kahkaha atan birkaç kişi. Onların yanından. Çok da dik olmayan bir merdiven. Loş ışıklar. Hafif müzik. Sesler, kahkahalar. Tuvaletin önünden geçerken ıslak zemin. Kırmızı. Yeşil. Yeşil. Sonra yine yeşil. Kokulu.

İçinden geçilir. Karşımda biri. Hiç tanımadığım ama aradığım biri.

Buna mecburken görüntü çok hızlı netleşir.


Merhaba.

Merhaba.

Ben ismimi yazdırmak istiyorum.

Tabii.

...

Altıncı sıradasınız. Sıranız geldiğinde sizi anons edeceğiz.

Çok teşekkür ederim.


İşte oldu. Resmen birazdan bir korkumu yeneceğim. Bir korkuyu yenmek neye benziyormuş, bakalım.

Sandalye mi rahat değil yoksa oturuşum mu bozuk... Bu kadar kırmızının bu kadar tonuna gerek var mıydı... İçerinin daha az kalabalık olmasını beklerdim. Kaçı seyirci kaçı performans icra edecek. Bakalım...

Buraya ilk geldiğimde sanki etraf daha iyi kokuyordu. Ve sarhoş sayısı daha fazlaydı. Ben şu ankinden daha mı çok kendimdim? Az önce içime çektiğim duman, içime bir şeyleri gevşetsin diye hızlı hızlı çektiğim duman, ana dair neyi gevşetti? Biraz daha ağırlaştım sadece. Bu şu an olmasını istediğim bir şey değil. Tersine çevir.

Bir salondayız ve şimdilik 40 45 kadar kişiyiz. Bunu unut. Tek başınasın. Son bir kez lavabo. Son kez zorlama. Son kez fermuar. Öksürük. Yönetilen solumalar. Ve normalleşme.


Yerimdeyim. Gerginim. Kendimi yadırgıyorum. Bunları düşünme.

Hayatındaki önemli anları düşün. Önemli anların hemen sonrasındaki anları. Olup bittikten hemen sonrasını. O rahatlığı, gevşemeyi...


Yaklaşacak, yaşanacak ve bitecek.

Düşün. Merakını yönet. Olumlu şeylere yönet. Gevşe. Odaklan.


İlk gösteri başlıyor. Boğazıma hevesli duman hala gırtlağımda. Sahnedeki bir kadın. Bakalım neler olacak.


Benden öncekilerin iyi olması isteyeceğim bir şey olmalı. Onlar iyi olursa onları seyredenler mutlu görünür. Seyredenler mutluysa sıra bana geldiğinde bir sıfır önde olmuş olurum. Hadi sarışın, orta boylu, mühendislik öğrencisi görünümlü mavi kare gömlekli kadın. Sendeyiz.


Vay. Çok iyiydi. Bir süre her şeyi unuttum. Sanki burada değildim.


Sıradaki geliyor. Hadi aburcuburyüz, kızarık yanak, sivilce dostu birey. Yakından pek iyi kokmazmışsın gibi ama, olsun. İyi başladık. İyi olmayı sürdür.


İşlemedi. Sahnenin köşelerine sinmek, seyirciye sırt dönmek iyi bir fikir olamadı.

İyi niyet. Kötü tercihler.


...


İşte sonuncusu çıkıyor. Sıra bende. Sıra. resmen. bende.


Hadi kızıl. Bana iyi bir enerji bırak. Hadi. İyi ol.


İşte böyle. Gerçekten iyi. Dişil, eril enerji saçmalamaları hakkında ben de aynı böyle düşünüyorum. Sana alkış. Saçmalıklara yuh. Bu kadar basit.

En çok sana alkış çünkü şovun bitti. Şimdi sahne benim.


Ve evet, ben. Çağrılan formumdayım. Bacaklarım taşı beni.

Durmayı unut. İlerlemeyi başlat. Şimdi.


Göğsünü havayla iyice doldur. Göğsünü havayla iyice doldur.

Bir adım, iki, üç. adım. Alkış sesleri.

Gerçekten alkış sesleri.

Tut nefesini. Tut. Tut. Tut. Tut. Tut.

Ve şimdi bırak.

Şimdi tekrar. Önemli kararlar almadan önce. Önemli anlara adımlamadan önce.

Olduğu gibi.


Oha. burası çok parlakmış. Kimseyi göremiyorum. Neyse bu iyi. Başlıyorum.

Derin bir nefes. Derin bir nefes daha. Cansız bir şeye yoğunlaş. Bulantıyı unut.


Merhaba arkadaşlar. (Yüksek ve tonlamalı)

Benden önceki arkadaşlara performansları için teşekkür ederim. (Samimi görünerek)

Şimdi size iki soru soracağım. (Gayet ciddi)

Bir. Beni tanıyanınız var mı? (Sola doğru iki adım)

cık, cık, cık. tarzında sesler, kafa sallamaları.

Beni tanımadığınız ve benim hakkımda herhangi bir fikir sahibi olmadığınız için teşekkür ederim. Bu nötrlük kolay bulunan bir şey değil. (Tebessümlü)

Şimdi size ikinci sorumu soracağım. Sakince soracağım. Ve soruyorum.

Hiç renkli civciviniz oldu mu? Yanıtlamayınız lütfen.


Benim oldu. (Duraksama)


Abi bir nesle oyuncak diye renkli civciv sattılar.

Başarısız olanlarımız ölen bir oyuncak deneyimledi.

Başarılı olanlarımızın da durduk yere tavuğu falan oldu.

(Ciddiyetsiz)


Bu, yani çoğunluğun gülmediği, benim hazırladığım ilk ve tek şakamdı. Buna gülerseniz şayet devamını sahnede getiririm diye düşündüm. Plan buydu.


Esasında ben buraya bir korkumu aşmak için geldim. Beni hiç tanımayan bir kalabalığın önüne çıkıp şaka yapabilir miyim, kendim olurcasına saçma sapan konuşabilir miyim diye merak ediyordum on onbeş yıldır. Siz, üç dört kişi. Şakama güldüğünüz için teşekkür ederim.

(Gülüşmeler)

Bakın an itibarıyla doğaçlamaya başladım. Şu an trafiksiz bir caddede yürüyormuş kadar rahatım diyebilirim. (yutkunma) Size omuz atmış birine bir cesaretle önüne baksana lan dersiniz ve o da size çok pardon, kusura bakmayın, der ya nadiren, işte o an gibi bir his. Bir şeyi alt ettim hissi.

Yapıyor olmayı deneyimlemek keyifliymiş. Şu an buradayım. Cebimde 190 lira var.

(Duraksama. Etrafa bakma. Neredeyse hiçbir şey görememe. Çok hafif mide bulantısı.)

Bence siz de deneyin. Bence herkes denesin.

Cidden, neden denemiyoruz? Niye yani? Ötekilerin ne düşündüğünü çok mu umursuyorsun kel? Hangi ötekinin kendi hayatıyla ilgili masum bir denemesi seni rahatsız ediyor? Hadi etti diyelim bu ne kadar sürüyor? Hepinize söylüyorum bunu. Her gün bir şeylerin sahnesinde yüzlerce bir şey yapan insan görüyorsunuzdur. Kimini başarılı buluyorsunuzdur. Kimini bulmuyorsunuzdur. İki ihtimal de size normal geliyordur. Çünkü iyi ya da kötü, birileri sahnede olmalıdır. O niye siz olmayasınızdır?

(Beklentili duraksama)

Korku sahneye çıkana kadar, çıktıktan sonra başarısız olmak dahil her şey normaldir artık

şeklinde kişisel gelişim anımsatan cümleler kurmak şu anda yaptığım şeyin bir parçası olmamalıydı ama oldu. Sadece bir kez sahneye çıkan birinden, sahneye ilk çıktığı gün, sahneye çıkmak hakkında öneriler dinliyorsunuz. Bak buna gülünür. Ben mesela, ötekileri dinlesem şu an buranın bir parçası olmamalıydım. Ötekiler dediğim de? Hayatımın insanları. (mide bulantısı) En yakınları bazen ötekine dönüşmeyen var mı? (öksürük gibi gülme)

Veya konuşurken, anlattıklarının içeriği sebebiyle sizi kayıtsız şartsız anlayabileceğini düşündüğünüz bir neredeyse yabancıyı dudağından öpmek istediğiniz zamanlar olmuyor mu?

(mimik, gülüşmeler)

Hadi mikrofonu elden ele dolaştıralım ve topluluğa doğru birer kötü şaka yapalım. Çünkü birazdan yapılacak şakanın kötü olacağını bildiğimiz zaman, söylenen şey ne olursa olsun güleriz. (hafif denge kaybı) Ben başlıyorum yine. Bu şakayı Google'dan aldım.


"Bebeğe patik giydirmeye çalışmışlar

ama giymemiş

neden?

Bebek

anti

patikmiş."

(komik olmayışa kahkahalar) (bulantı)


Hadi gittim. Sıra sizde. Al mikrofonu. Ütüsüz yeşil gömlek. Sen, al ve şakanı başlat lütfen. (Bulantılı birkaç adım) Sahnede kendim olabiliyormuşum. Kameraları kapatabilir miyiz? Bana böyle olamayacağımı söylemişlerdi. (Bulantı. Öğürmeler.) Bana böyle olamayacağını söylemişlerdi. Onları yendim. Onların etkisindeki kendimi yendim.


(Son görünen: Ciddi bir kusma. Şovun parçası olmayan. Ciddi bir kusma. Ve bir sürü kaydeden kamera.)