Yıkanmış rokadan bir demet tutuşturup parmaklarının arasına, 

kopardıkça çıkan seste sessizlik ararsın. Çorapsız ayaklarına su damlaları düşer,

yoklukta kibar bir varlık ararsın.

Tezgah sağlam kalır, aklın hayli savunmasız…

Saat sıcak bir hırka arayışında kalır, sen camları açarsın pervasız…


Bir anne oturur, sessizliğinde, alt komşunun ta mutfağının sesinde, oturur, bir anne.

Yeni demlenmiş rüzgarın tadında iki şeker ararsın,

çorapsız ayaklarına su damlaları düşer, 

bir anne, oturur.


Çöp kutusuna yeni bir poşet takıp eskiyle ne yapacağınla şaşar kalırsın,

bir kapıdan açılırsın sokağa, sonra çıkar sokaklardan bile çıkamazsın.

O sıra ağabeyin başka bir ülkede, başka saatlerde nefes verir, aldığı nefesi hep kaçırırsın.

Gördüğün uzaklık karşı apartmanın merdiven boşluğunu aşamaz, bir bilet alınır, otobüs durur, erzak iner, çayın yanına karıştırma bir pestil yersin, apartman boşluğunda ilerlersin.


"Bir ay doğar, ilk akşamdan, geceden…" çaldıkça kendini hatırdan sayarsın, dinledikçe kendine saydırırsın. Türkü olursun, sazını ararsın, saz olursun, sözünü ararsın, yeniden türkü olursun, yeniden türkünü ararsın. Çorapsız ayaklarına su damlaları düşer. 

Türkü değişir.

Sen değiştikçe kendini bulmak için ararsın. 


Bir anne oturur, çorapsız ayaklarına su damlaları düşer.

Akşam çayın yanını boş geçersin,

bir anne, oturur.