Yaklaşık kırık dakika süren telefon konuşması sonrasında buluşmaya ve yürüyüş yapmaya karar verdik. Birkaç dakika içinde hazırlanıp çıktım. Birbirimizi göreceğimiz ana kadar bir süre daha telefonda konuşmaya devam ettik. O an öyle müthiş bir heyecan yoktu içimde. Beni yanına ulaştıracak sokağı ona yanlışlıkla yanlış söylediğim için gözlerini yanlış köşeye dikmiş, beni bekliyordu. Ben o sırada yürüdüğüm esas yolu takiben sola döndüm ve sağ arka çaprazının birkaç metre uzağından gördüm onu. Bu hayatta kavgalar, sevişmeler, oluşan ve dağılan aileler, af ya da atfedilmesi zor olanlar, yataklar, rutubet ve nemden kötü kokan odalar, hapishane, bıçakla yaratılmış kasık yaram, patlak kaşım, kırık sol dirseğim, ameliyat olmuş annem ve yokluğumda kendini sorgulamaya düşmüş babamın değişimi, dördüncü kat inşaatından suratımı sıyırarak betona düşen tuğla, oğlu ölen bir kadının mezar başındaki çığlıkları ve doğum yapmakta olan kadınınkiler, duvarı tekmelemekten kırılmış bir sol ayak, yalanlar, okunmak üzere özenle seçilerek satın alınmış olmasına rağmen bir daha asla el sürülmemiş kitaplar, kırık cam ve bardaklar, masalar, sandalyeler, tutulmamış sözler, sevgiliye ya da kırmızı arabaya yazılmış şiirler, önce koyulaştırdığı muhabbeti sonra seyrelten içki içişler, uyku hapları, antidepresanlar, bipolar bozukluklar, kaygı sorunları, uyumanın ya da uyanmanın mümkün olmadığı geceler ve sabahlar, fincanlarca kahveler ve çaylar, izmaritine kadar sömürülen ya da kül tablasında unutulan sigaralar, canlı müzik performansları, tiyatrolar, sinemalar, ıslak caddeler, kirli ya da temiz vücutlar, kanayan burunlar, stresler, ağrıyan bir mide ya da böbrekten düşmek üzere olan taş sebebiyle takınılan surat ifadeleri, baş ağrıları, özgürlükler, dağınık saçlar ve kırık şemsiyeler, pandemi, hastane veya ATM kuyrukları, okul çıkışı sohbetleri, öğretmenler, avukatlar, sosyopatlar, şizofreni hastaları, psikopatlar, sosyal medya bağımlıları, intihar eğilimleri ve başarısız girişimler, kendi intihar çukurum, evden çıkmak için yataktan fırladığımda burkulan ayak bileğim, son bir kez dokunmak istenilen fakat asla dokunulamayan kişiler, şaşkınlıktan açık kalan ağzı görünmez kılmaya çalışan eller, sırt ve omuz kasılmaları, depremler, yangınlar ve yangın tüpleri, sanayi bölgeleri, köyler, deniz kenarları, kumsallar, balıklar ve yazlık evler, ekmek almaya bile yetmeyen para birikimleri, arabalarca sıçratılan su birikintileri, kırık fayanslar, duşakabin ve küvetler, yumuşak bacaklar ve göğüsler, mutlaka öpülmesi gereken dudaklar, kasıklar, çarşılar, pazarlar, burunlar ve göz renkleri, okşanması muhtemel saçlar ve neredeyse şeffaf ağlamalar, ojeli tırnaklar, morarmış dizler ve boyunlar, özenle uzatılmış sakallar ya da küt kesilmiş birlikte oluşlar, saç kurutma makineleri ve taraklar, spreyler, boyalar, el ve vücut havluları, yeni yıkanmış çamaşırlar, kirli çoraplar, yırtık tişört ve gömlekler, gözleri gözlere değmeyen insanlar, filozof görüşleri, sunumlar, sararmış bıyıklar, asla hatırlanmayacak gelecek planları, kırık kalemler, dövülen kedi ve köpekler, cinayet ve tecavüz haberleri, barda unutulmuş ceketler, tükürükler, inançlar ve ibadetler, not alınmadığı için unutulmuş cümleler, özenle çizilmiş resimler, çekili fotoğraflar, heykeller, gişe memurları, tramvaylar, banliyöler, trenler, uzun ya da kısa yolculuklar, otobüsler, taksiler, genç ve yaşlı ve bebek insanlar, uğruna ömür harcanan işler ve harcanan ömürler, içine çok sayıda şey sığdırılmış sırt ya da bel çantaları, topuklu ayakkabılar, pantolon cepleri, köprüler, sahip olduğu hiçbir şeyi her şeyi sayan kişiler ya da tam tersleri, dağlar, patikalar, kusmuklar, öksürükler, hapşırıklar, geğirmeler, oksijen tüpleri, kendini gerçekleştirmeye beslediği yoğun ilgiden dolayı asla sonuca ulaşamayacak olanlar, sonuca çoktan ulaşmış olanlar, el parmaklarına bulaşan mürekkepler, halıya dökülen tütünler veya şaraplar, zayıflar ve güçlüler, düşüşler, yükselişler, umutlar, makaslar, falçatalar, kartonlar, mukavvalar, elbiseler, etekler, sobalar, kalorifer petekleri, klimalar, çiçekler, yapraklar, sanat galerileri, mikrofonlar, amfiler, aptallar, ideolojiler, fanatikler, cahiller, otoparklar, ayrılıklar, flörtler, tekrara düşmeler, asla kendini yinelememeler, asfalt yollar, iş makineleri, mühendisler, yalnızlar ve kalabalıklar, yemek servisleri, hizmetler, konvoylar, laf salataları, kelimesiz konuşmalar, zahmetli hikayeler, gizlenen ya da alenen ortada olanlar, yazılar ve şu an aklımda bulunmayan şeyler de dahil olmak üzere bir sürü şey gördüm. Tüm bu şeyler ve daha fazlası, birkaç metre uzaktan gördüğüm -onun- arka dönüklüğü olmadan asla tamamlanamazdı. Heyecanım tam da o an başladı. İçinde bulunduğum şeyin asla yapılamayacak izahını kavrayabilecek kadar aşkın hissettim kendimi. Bu dürtü ya da içine düştüğüm istekli sanrının, yaşanması mümkün olan geleceğin seyrine herhangi bir etkisi olup olmadığını bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum, çünkü yüzünü bana döndüğünde birbirine değen gözlerimiz bütün gelecek ihtimallerini sildi ve çığlık çığlığa gerçekleşen yeni bir doğuma sebep oldu. O sabaha karşı ellerimi ve hatta tüm vücudumu titreten şeyin yalnızca soğuk hava olmadığından eminim. Ona dokunmak, burnumdan ciğerlerime dolan ve aylar içerisinde verilen bir kararla yabancılaştırılmış kayda değer kokusu, kızarmış elmacık yanakları tanıdık dokunuşlarla birleştiğinde kutsanmış bir aidiyet hissettim. Bot darbelerimle kaldırımdan çıkan sesler, gözlüklerim, sesim, heyecanım, sigaram, çakmağım, sağımdaki yürüyüşü! Her şey olması gerektiği gibiydi. Hayat içerisinde, bilinç ile kirletilmemesi gereken bazı oluşlar vardır. Bu da onlardan biriydi. Bunlar hakkında yazdığım her şeyin bu şey üzerinde bir kir tabakası gibi durduğunun farkındayım. Yine de bundan bahsedebiliyor olmanın ne kadar büyük bir şans olduğunu da biliyorum.