Çizgisel doğrular, doğuludan kamaşmış.


Demlenir doğudan kalkan.

Balık gibi koşar dağdan.

Toplar gurubu solfeje,

Küfreder ilhamına candan.


Buda’nın alevinde,

Asılışının kırkında,

Kaskesildi güruhu,

Kırılırken rıhtımda.

Duyunca tımarları,

Onları, onlarcası.

Sırtlarında bir ayak,

Acıların kumandası.



Dünyadan Mars’a hamak,

Çekilirse kanlı şafak.

Dağlardan akar ancak,

Külkedili bir savaşta.


Tane tane tespihin,

Gırtlağında kıymık var.

Islık çalar oklarım.

Huzurunda müsrif var.


Ulu bir kulun tozları

Rüzgarı, Ahuzarı.

Kadayıftan çarşafla.

Uzanıyor arzuları.


Bulut Adası’nda sönmeyen sağanak.

Feleğin sopasını yıkarak, doğacak!

Koyacak ayağını tarihin ümüğüne.

Diyecek, bundan sonra benim tek gerçek.


Sapakta kara atlı,

Avlamak için dağlı,

Üzümlü bir çağrı,

Yayılıyor çarşıya.


Damların üzerini yemişler,

Rıhtımdaki küçük fareler.

Güneşin derisini kesmişler

Kıyıdaki Yörük tekneler.


Köşkün hisli koyunda.

Tütsülendi yogayla,

Yurdum akar kanından,

Vurulmuş bir doğayla.


Mülteci bir hamalın,

Cürmü ürkek kaçarmış,

Koltuktaki köprüde,

Kömürleri yutarmış.


Kurdu kalkan dişleriyle

İskorbütlü hanedan.

Cılız hancı sesleriyle,

Ölüm, Ölüm Feveran!


Kuklası bu çengelin,

Kılıfıyla zemheri

İrşadıyla kentleri

Derdest eder evreni.


Çanların içinde çaputlar,

Her ezgide duyulur,

Korkulukla korunur,

Kör talihli hanımlar.


Derbentli sivillerin,

İzcileri harami,

Beş gece hapis yatmış

Santralde zebani.


Pembe sisin arefesi,

Kadırgada dört melek.

Dayanamaz asalete,

Kanındaki pis böcek.


Bir pamuk tarlasında,

Nasır tutar köleler.

Yeşil yağlı surları,

Tövbeleri gölgeler.