Arabada, etrafa arayan gözlerle, belki de bir nebze umutla bakan bir kadın var; ömrü boyunca sadece minik güzel anlar biriktirmiş. Asla belli bir zaman dilimince iyi hissetmemiş. Mutluluğun sadece adını bilmiş,hayatı boyunca amaçlar aramış bu kadın. Hayat amaçlarında aşkı, huzuru, mutluluğu ve daha nicesini bulabileceğine inanmış ve sanırım aradan geçen onlarca yıldan sonra yanıldığını anlamış. İnsana kendini değerli, sanki yeniden doğuyormuş da bir şansı daha varmış mutluluğunu hissettiren insanın hayatta sıkı sıkıya tutunduğu amaçları, hedefleri, hırsları veya başarıları değilmiş, anlamış. Bu kadın duygularıyla tanışmış; onun için yepyeni bir dünya, hayatı boyunca sürekli ona güçlü, acımasız, dimdik durması gerektiğini söyleyenlerin ona bahsetmediği bambaşka ve yabancılığı gözünü korkutan bir dünya. Her zaman yanında hazır bulunan, onu yeren veya öven, hayatına anlam veya kötülük katan o insanların ona eşlik edemeyeceği, her şeye tek başına göğüs germesi gereken bir dünya. Üzüntünün gösterilmemesi gereken bir duygu olmadığı, gözyaşlarının alaya alınmadığı ve inanır mısınız mutluluk kelimesini sadece biriktirilmiş minik anılara değil, hayata bağlayan ve uyarlayan bir dünya. Bu kadının derinliklerinde kaybolmaktan deli gibi korktuğu bir dünya…