Anlamak yaraları kanıyor göğün yüzünde

İnsanlar aşağıdan izliyor, ne ilginç şey


Eski bir mollanın defterinde görmüştüm

Bazı sayfaları kanla yıkarlar

Seni de beni de koymazlar eski uyku konforunda

Bir bilseler bileklerimizden akan eczayı,

Diri diri yakarlar.


Sana şehrime gelme demiştim.

Buldun mu okuduğun doğu romanlarındaki sevdayı

Hani mistisizm, hani türlü meditasyonlar

Sulara hasret yazdığım şu toprağa bak,

Kan dökülse emer mi?


Uyandım dünya rüyasından

Evvelin bayramıydı kurban etine boyandım

Almadılar kapılardan bir köprü geçemedim diye

Sen de anlar mısın pervinden zühreye ne geçer,

Koysam önüne tamir eder misin bozuk bir ölümü?


Sana beni düşünme demiştim.

Yorulduğun yokuş, takındığın tavır,

Kaçırdığın bakış, bulaştığın kahır...

Yakışmıyor değil mi beyaz tenine sarı toprak?

Doğumlar hoyrat, ölümler Allaaaaaaaaaah!

Korkuyor musun mezarsız ölmekten?


Beni şehirlerde insanla boğdular

Etimi kemirdiler madenlerde

Almadılar akşamları bir tokluk sofrasına

Kalbimi kırdılar sen var mıydın?


Benim yüzüm anlamaktan karadır

Çocukları ürkütürüm zahire kavlimden

Ateştir ateş, ateştir ateştir ateş,

Kopacak kıyametim bekler, fukaradır

Zay ederim yine de düşürsem dilimden


Beni sevmeye yeltenme demiştim.

Anladın mı göğe dönmeleri?

Çiçekler kurumasın diye kan dökerler

Kanla büyüyen çiçeği sevebildin mi?

Bana neden modern şanslar verirsin?


Hey!


Anlamak irin irin fışkırıyor yerin altından

İnsanlar anlamıyor, ne garip şey