bu nasıl zindan ben bile tarifini bin kitapla yapamıyorum,

önce acıyı tanıdık saydım,

her şehirde adım adım ağladım.


geçtim bir masaya oturdum,

hayatımı parçalara böldüm.

her parçasında bir günüm kanadı.


bu kadar yaşanmamış,

her yeri yanlış bunca zaman.


çok haykırmak istedim,

bu günlerin hepsi yanlış!

istedim biraz acım dinsin,

biraz suçlu başkası olsun.


benim incinmişliğim sanki bir denizi köpürtecekti.

bir ağacın altında durayım dedim,

sesim oracıkta kesildi.

hiç başkasına çığlık atıp tekrar çocuk olamadım.


ben ellerimi zaten hep dönmeyecek bir geminin ardından bakanlara benzetirdim,

ben çocuk olamadım,

hatalarımı başkasının avuçlarına teslim edemedim.


öyle acıydım ki kalbimin kırıkları tüm kuraklığı bitirir.

öyle kimsesizdim bazı geceler odamda sadece bir kimsesiz mum yanardı.


bulutlar belirirdi ben altında dururdum,

yağmurlar yağardı ben altında dururdum.


şimdi her şey tam iyi olmalıyken-

yetişkinliğimin gölgesinde durdum.


bazı günler,

ölü sayılıp-gömülmek istedim.

beni başka yerden çekip çıkaramazlardı.


bir ölü bile yapamaz artık bütün bu hayat beni.


beni görüyorsunuz,

başım var yerli yerinde,

yerli yerinde kollarım ve parmaklarım.

kağıttan yapılma gibi oracıkta durmaktayım.


etim, kemiğim, ellerim hep bir insandan bozma.


etim,

kemiğim,

ellerim.

burada-


topluyorum,

çıkarıyorum.

benden geriye bir çölün kuraklığı

insandan bozma etler,

kemikler kalıyor.