Uyan yalan uykulu, yarına geldik

Merhamet savuran o rüzgarların kucağı bize

Bir rahat nefeslik memleket sıcağı bize

Gidenin döndüğü temenna salıncağı bize geldi.

Doğrul da sevinelim.


Sana hiç söylemedim düşünde düştüğünü

Dizlerini göstermedim yaraların utanır

Bilmezsin de susup sakınmayı,

Aklımı alır acıların emanet sözüne

Sonra içimde ambulans sirenleri, uykusuzluklar...

Bir sürü ahlak şartnamesi kalır

Karalarım üstünü, değmesin bir ucu sana


Bir çocuk daha büyüt bana küsmeden

Beni anlama gün geceye hüviyetsiz geçerken

Duyduğum minnet kalmasın gözünde

Sana çocuklar gecikiyor, kıyamet erken

Yine de bir nefesle aydınlansın yüzün diyorum.


Kavlimiz var iki çiçek büyüteceğiz

Rengine bahisler açıp, helallikten geçip

Bir çocuğun iri gözlerine yaş,

Bir soluk kırmızıya telaş

Şenliğe barış, öfkeye savaş!

Öyleyse biz, büyük işlere mi kalkışıyoruz?


Utancından kızıla keser akşam güneşi

Senin günübirlik baktığın memleketaşırı toprak,

Yer bitiren gök başlatan o uzak,

Sana çarpan bir kuş yüreği kadar yakındır.


Uymazlara nasıl alıştın?

Açtık kapıların, duvarların bahsini

Güldün gülmez halime, yeşile kestim

Öyle delikanlı bir bilincin pamuğunda sen,

Uyutup büyüttün dünyayı ya o ben miydim?


Sevgi kaçağı, umut geldi dizine

Sabahın içinden tılsımlı eller getirdiler

Sormadım kimdir nedir

Sürdüm bahçesinde çiçek biten yüzüne

Ölümü dirilten deva müjdelediler


...


Şimdi gece gelir aç koyduğun koynuna

Sevip bir yükseğe koymak istersin

Bakıp ölmemek için dersin anlamam

Anlamam yetişirsin kırda yavan çiçekler gibi

Koca bir yalnızlığa ilişirsin

Yüreğini düzlersin bir aynanın karşısında

Hoyrat sevdalara çıkarsın kapından


Ve bütün çocuklar aşıktır belki sana

Belki ağlarsın bundan

Belki anlarsın


Uykusuzum, hayat kara çalı

Sen akıp gidersin yarasından

Durmasın gözünde bir dünya malı

Kurtulur sökülürsün arasından


Yüzüne yarın geldi tasa etme

Geç kaldık zaten dünlere bile

Bakma gökte ala dönen güneşe

Başını döndüren sabahtan sabaha yaşamak

Hile...