Zihnim kupkuru ve de ıslak bahçeler gibi tomurcuklar var

Çatlıyor kökleri, dilimden çıkıyor filizleri

Bense bu filizlere şiir dedim

Bazısı pek bereketli bazısı gaddar,

Satırlara çekiç gibi saplanıyorken hatta

Kalbim yuvarlanır sanki, sinirimse ani

Barut gibi ufalanır, kör bir zalim

İçimi tarar durur, eşiklerimi arar durur

Binbir türlü dert gördüm

Görmediğimi arar bulur

Ve salar üzerime, usanmaz

Bilirim ki kaderim aldıkça benden azalmam,

Çoğalır, lokmalar ağzımda

Hiçbirinden tat almam

Bir parça da sen al yaramdan.

Bir parça da sen al, belki sen aldıkça benden azalırım

Duyduğum sesin midir, bir aşığın sazı mıdır?

Güfteler dilimde, yanlış dönüyor farkındayım

Farkındayım, sesin de saz da çok uzakta

Sen çıkıp gelsen ben bilirim kalkınmayı


Şimdi

çalıyorken radyoda ''Kadifeden Kesesi''

Aklıma gelir, yalnızlığa esirliğim

Vuslat bilmeden geçen gurbetlerim aklıma gelir

Aklıma gelir, takvimler

Aklıma gelir, sen

Aklıma gelirsen

Hiç gitme diye düşünmem kendimi.

Ama bilirim, ben yarsam da aklımı bölsem de ikiye

Gidecek olan yine gider.


Katı bir hâl alıyor şimdi damarlarım

Kanıma karışıyor iyice yalnızlık

Tenime selam ederken saba

O da en az benim kadar yalnızdı.

Ben tanırım yalnızlığı, toplarım biriktiririm

Her geçen gün önüme döküp

Sayarım, yeniden

Bir iki üç ve içi boş geçen seneler

Sayarım da sonu gelmez

Sonu gelmez, geri gelmez, ele gelmez yalnızlıklar

Hepsinin birer adı var

Hepsi sırtıma binen külfet gibi.

Hepsi yorgunluğumun diğer adı mı ki?


Elim yüzümde, dirseğim pervazda

Bir seyrin içindeyim

Kim bilir ne zaman çıkacak

Ne zaman yumruklayacak bu ahşap duvarları

Ne zaman yıkacak başındaki çatıyı, önündeki kapıyı

Ne zaman yutacak bu karanlığı çıldırıp, ne zaman?

Önce pervaz çürüdü ardından dirseğim

Kapı açıldı ve

Bir karanlık yuttu koyu bir karanlığı,

Gök kızıl, sular mavi ve sözcükler sarı

Kaçışırken hepsi karanlığın elinden dönülmez bir köşeye

Önüme düşüyor soluklar, terlikler ve kopan düğmeler

Sözcüklerin ardında bıraktığı birkaç hece

Toplasam senin adın,

Toplamasam dağıtacak satırları,

Aldım avucuma ve ufaladım o heceleri

Buğdayın toprağa serilmesi gibi

Satırlarıma hafif hafif süzülmeye başladılar

Düştü cemre toprağa,

Zihnim kupkuru ve de ıslak bahçeler gibi tomurcuklar var.