Biraz farklı şeyler yapma şansı verirseniz eğer, daha başarılı olabilirim. Başarıdan kasıt ne bilmiyorum. Belki odamı toplarım -toplamıştım doğru ama birkaç saate kalmadan eski haline döndü- belki birkaç iyi şey yaparım. Erken uyanırım mesela. Çalışırım. Sabah kahvaltıyı ben hazırlarım. Güne enerjik başlarım. Yaparım illaki bir şeyler. Ama bana farklılık gösterin. Şu içinde bulunduğum apartmanın dışında bir yerler görmek istiyorum. Üst katta annesiyle kavga eden kızın sesinden başka sesler duymak istiyorum. Bana farklı insanlar görme şansı verin. Daha iyi olabilirim. Birkaç iyi insanla konuşma şansı verin. İyi olmasa da olur. Orta halli biriyle birkaç saat konuşalım, ne konuştuğumuzun bir önemi yok. Boş muhabbet edelim. O beni dinlesin. Ben onu dinleyeyim. Birbirimizin sözünü de keselim, hiç sorun değil. Farklılık olsun. O çok güzel farklılık olur. Deniz havası mesela. Çok yerine bi' farklılık olur. Özledim. Sahilde denize karşı ağaç altında bi' banka oturup hayatı sorgulamayı özledim. Sorgulanacak bir şeyler var mı bilmiyorum. Ama farlılık olduğu sürece gerisinin bi' önemi yok. Artık bu odanın içinde kalmak bana hiçbir şey hissettirmiyor. Hissizleştim. Yapmam gerekenleri yapmasam da olurmuş gibi geliyor. İç sıkıntım gittikçe artıyor. Tüm bunların sebebi tam iki ay boyunca evde durmamdır. Eğer biraz olsun dışarıda bir yerlerde vakit geçirmeme fırsat verirseniz şu an olduğumdan daha iyi olabilirim. Şu an iyi miyim? Size halimden bahsetmek istiyorum. O zaman siz de farklılığa ihtiyacım olduğunu anlayacaksınız. Gece saat 12'yi geçtikten sonra, çok sonra uyuyorum. Sabah erken uyanamıyorum. Öğlene doğru uyanıp bi' şarkı açıp duvarı izlemeye başlıyorum. Bu süreçte duvara birkaç çerçeve asmanın iyi olabileceğini düşünmeye başladım. Duvarlar konuşmuyor. Muhabbetimiz olmuyor. Gözlerimiz bir şey anlatmıyor. Duvarların gözleri kör. Buna inanıyorum. Eğer bu halimi görselerdi dile gelip sıkılmamam için benimle sohbet ederlerdi. Bana üst kattakilerden bahsederlerdi. Yan komşumuz Vasfiye abladan, onun üstünde oturan İbrahim'den bahsederlerdi. Sıkılmazdım. Farklılık olurdu. Ama olmadı. Duvarları izlemeyi bırakıyorum. Pencereden dışarı bakıyorum. Pencereyi kırmak ihtiyacı hissediyorum. Bi' farklılık olmuş olabilirdi. Kırmıyorum. Pencere mutluluk vermiyor. Hiçbir şey hissetmiyorum. Saat 17.00'a yaklaşıyor, biraz masa başına geçmeliyim diyorum. Evet çok güzel, her şey hazır. Artık çalışmalıyım diyorum. Çalışamıyorum. Hiçbir anlamı yok. Ne ders çalışmamın ne ayağa kalkmamın ne bir su içmemin... Hiçbir şeyin anlamı yok. Masada masayla bakışıyorum. Dile gelmiyor. Biraz kitap okumalıyım diyorum. Kitap, okunmamak için yazılmışçasına ilerlemiyor. Okuyamıyorum. Biraz bu duvarların dışına çıkabilirsem eğer... Bu dört duvarsız, etrafı kapanmamış, gökyüzünü gören bi' yere gidebilirsem daha iyi olabilirim. Her şey birkaç saatlik bi' yürüyüşe bağlı olabilir. Biraz hayvanları sevmeme bağlı olabilir. O zaman daha iyi olabilirim. Her şey bi' farklılıkla anlam kazanabilir. Farklılık olsun, birkaç farklılık. Daha iyi olabiliriz.