bir ana baba günahıyla başladım yaşamaya

çeyreği eksik senenin verdiği huzursuzluk 

çırılçıplak bir ağlamaya dönüştü

adem'in günahı örtülsün diye giydirdiler

ses tellerim abasız bir dervişe büründü

ne anam koydu adımı ne babam

niye bana bu isimle seslendiler

ismim ne vakit cismiyle örtüştü 


sondan bir önceki gün anımsanan

sondan sonrasına dair hezeyan yok

dallarımı bir çaput maviliğine bağladım

nereden tutarsam tutayım faydası yok

ibranice dua çevirimleri kadar

bir çocuk niyeti kadar anlamsız 


tabut sırtlarında çiçek sulamak sevgilim 

mezardan çıkaracaksa hamal çocukları 

bin dere yatağına gömsünlerdi beni

gelecekse an geçecekse bulutsuzluk 

kendi içerinde bir tohumsa sana varmak

eskitilmiş şarkılar ve paçavra tanıktır 

gün eksikliğine eğrilir eğrilir kabuk 


akciğerlerime sürterek doğdum yüzümü

güzel bir günü ihbar ettim sevgilim 

coğrafya çocukça oyun oynuyordu

ayva çiçek açtı ama dışında bir şeyler öldü

bir otobüs sancısı sindi içime

apar topar cenazeme yetiştim

ergenliğinde doğan her insan

yirmisinde ölür zannederdim 


ekleri çektim merhem hangi mastarsa

-bu istanbul'un halt yemesi değil mi

nasıl da ödleri kopuyor bir şapkayla-

sözlük içi seslerin teselli kabiliyetsizliği

benden bu kadar dedi yirmi yıllık gururla

alfabeden kaçtım elimi dilimle kırdım

biraz da ali ayşe'den hallice şiirlerim vardı 

neden yarama merhem söz bulamadım 


bir ana baba günahıyla başladım yaşamaya

boynumda asılı nefes denen alışkanlık 

kurtları yarım kalmış bütün elmaya muhtaç

ahmet aç salih aç turgut aç

zaten nerede doysam orayı memleket bildim

bundandır ayaklarıma bağlanmış asfalt

yıllar yılı aç gezdim dik gezdim 


sondan bir önceki gün anımsanan 

deniz ötesi denizlere yolculuk düşledim

belki ondadır bu seyyahlığın çaresi 

ben kimi sevsem onun derdine belendim

ölen bir çocukla çocuk olmak zordu

ondan sana varmamı bekleme sevgilim 

ben yirmimde dahi ölmeyi beceremedim