Hüzünlü bir peygamberin

gözyaşı kadar masum bir gecede

ben dâhil yüzlerce müntehir

senin için kızıl nehirler yarattık.

Ziyankâr tebessümlerinin

parçaladığı kollarım

daha bir şehvetle akıyor bu gece.


Bana cinnet emzir sevgilim.

Bana kronik krizler sarkıt dallarından.

Bu gece birçok şey son bulacak.

 

Sana olan sevgim hariç.


Parçalanmış bir kafatası gibi

mide bulandırıcı hayatımın son gecesi.

Dolapta kalan tarihi geçmiş

bütün alkolleri tükettim.


Senin beni tükettiğin gibi.


Beni anlamadın.

Beni annem ölü doğurdu

ve bunu tanrı dâhil kimse bilmiyordu.

Sadece parçalanmak için yaşadım.

Mazoşist bir eyleme umut yükleyince

her şey daha mantıklı hâle geldi.

Ama yüksek hızlı bir araçtan düşer gibi

parçalanmak hiç hayalim değildi.

Kızıl saçlı bir şoförün

aracından düştüğümü hatırlıyorum.

Kasıklarını değil

saçlarını okşadığım için araçtan atmıştı beni.

Uzunca bir süre kabuk tutamadım.


Kanadım.

Bana deli dediler.

Beni kırdılar.

Kalbim dâhil

hüzün içeren tüm organlarımı sikip attılar.

O kırgınlığın akşamı bileklerimi evde bırakıp

Tanrı’yı unuttuğum sokağa gittim.

Kimyasal huzurlar satın aldım.

Ben babamı uyuşturucu düşüşü kokan

bir pazarda kaybettim.

Babamı en son gördüğümde

beyaz bir çarşafa sarılıydı.

Yüzünde hâlâ

benden nefret eden bakışları vardı.

Üzüldüm.

Kahvaltıda aklımı yediğim bir gün

kalkıp sana sen kadar değersiz şiirler yazdım.

Pişmanım.

Seni sevmekle nefret etmenin

arasında sıkıştığım bu gece

o şiirleri bir köre dua niyetine okudum.

Son olarak bu karışık yazıyı yazdım.

Sadece kötü olduğumu anlatmak istedim.


Rahatsızlık için özür dilerim